“Ağlayan kız”?! Hayrullah Mahmud yazdı. Ne var ki, ihtilaller öncesinde buna benzer birçok vak’a yaşanmış, hafızası sağlam olanlar hatırlar.
“Ağlayan kız”?!
Medya’da alternatif gündem:
“Çorum ‘Ulu Mezarlık’ta ortaya çıkan ‘Ağlayan Kız’ gizemini koruyor!”
Ne var ki, ihtilaller öncesinde buna benzer birçok vak’a yaşanmış, hafızası sağlam olanlar hatırlar.
Gazete koleksiyonları bunun için var.
Step by step – adım adım-, Acem -Barzan- Kıyamet.
Step 1:
“Önünde bir altın dağı bile olsa, ordu besleyen krala o bile yetmez.”
Thomas More, Utopia, sf 11:
RUS RULETİ
Step 2:
Dostoyevski, Kumarbaz, sf 18:
“Rulet özellikle bir Rus kumarıdır.”
Step 3:
William Shakespeare, Atinalı Timon
Sayfa 112: Nasıl bir hırs bu? Aslan olsan tilki sana oyun oynardı.
Sayfa 117: Siz kuşlarla, balıklarla da beslenemezsiniz, insan da yemelisiniz!
Yani?!
Dön dolaş aynı hikaye!
Temel fıkrası gibi, bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman, bir Türk vb.
Yol’un sonuna gelmiş iktidar, İsrail ile kavga halinde!
Londra üzerinden kısırdöngü’ye giren final sahnesinde; Rusya, Çin, İran arka planı üzerinden kendine demirleyecek “güvenli liman” arıyor!
Ne var ki, Trump üzerinden mesaj çakan küresel adres, “ABD’nin içinde olmadığı tüm oyunları yıkacak gücü olduğunun” altını çiziyor.
Oyun kuramıyor ama yıkma / tahrip etme güç’ü yüksek.
Suriye başta olmak üzere içinde yaşadığımız bölgede ABD ya da İsrail’i yok sayarak herhangi bir güvenlik üretmek mümkün mü?!
Sıfır Profil’deyiz, Milyon’da 1’iz.
Dün’den farklı olarak, kaybedecek çok şeyi olan yapı, başta Rusya olmak üzere, lüks tüketmeye alışık Çin, İran, Erdoğan Türkiyesi vb.
İki testi çarpışır ise biri kırılır diğeri çatlar.
SIRÇA KÖŞK
Ki…
ABD’nin testi’si, soğuk savaş sona erdiğinden bu yana çatlak, su tutmuyor.
Rusya ise sırça köşk.
İran üzerinden kreşendo ritminde yükselmekte olan -nükleer- savaş’ta, illa ki bombaların yağması gerekmiyor, o en son iş.
Öncesinde finansal olarak boğaz’ı sıkılan Avrupa var.
Trump, Temmuz’da Londra’da.
Merkel Almanya’sı topal ördek ve/veya Demirel’in deyişiyle “yamalı bohça”, 24 Haziran Türkiye sandığı gibi dikiş tutmaz.
Yükselen enerji fiyatları, eşzamanlı yapılan yüksek silah harcaması, gıda stok’u, su rezervleri vb.
Medya’da bahsi geçen füzelerin raf ömürleri var, muhakkak ki bir yerde patlatılacaklar, ya Afganistan’ın dağlarında ya da Suriye, İran’ın yamaçlarında.
Dövizdeki en küçük kıpırdama borç’un üstüne borç katıyor ise Ankara’dan cevap’ı istenen basit soru:
“İran’la savaş” sözünü tutacak mısınız yoksa delik’e süpürülmeye hazır mısın?!
Bir nevi Menderes’in kendini asmasına izin vermeyip, ibretlik idam sahnesi yeniden kurgulanıyor!
25 Haziran sabahı “Erdoğan’ın dokunulmazlığı” küresel aks’ta kalkıyor!
“İran’la savaş” sözünü tutmadığı sürece real politik’te Mursi’den bir farkı yok!
İNCE’YE VAFTİZ
Nüans?!
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin “Derdimiz Erdoğan’ı indirmek değil, derdimiz bozuk düzeni değiştirmek” beyanı şaka gibi.
Erdoğan da benzer slogan’la geldi, final sahnesi ortada!
Ecevit’in havalandırdığı ak güvercinler’in sonunu duymayan kaldı mı?!
(İktidara gelince iktidarda kimin olduğunu anlamak mıdır, siyaset?!)
Erdoğan’ı indirmeden düzen’i nasıl değiştireceksin?!
Kaldı ki, Erdoğan da İnce gibi aday.
CHP genel merkez’inin asansör’ünde yaşanan ve medya’nın tamamında yer alan hadise’ye bakılacak olursa Muharrem İnce, 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı’na aday olmak ile
CHP’nin genel başkanı olmayı birbirine karıştırıyor.
İnce “Ekmeleddin İhsanoğlu” gibi sadece aday, genel başkan değil!
Baykal’a sormuştum, “Neden gölge kabineden vazgeçtiniz?” diye, cevabı ironik’ti:
“Bizimkiler gölge bakanlığı gerçeği ile karıştırıyor, gerçek bakan gibi davranmaya, aynı imkanları istemeye başlıyor.”
İnce’nin, CHP ya da “Hayır Bloğu” içinde ciddiye alınması için kazanması, meydanlarda rakip’ini hırpalaması, seçilirse bu şartlarda, Erdoğan’dan farklı olarak ne yapacağını çok net ortaya koyması gerekmez mi?!
Aksi durumda, 25 Haziran sabahı hiçbir iddiası kalmamış, hırsına yenik düşmüş bir İnce enstantanesi ile karşı karşıya kalacağız!
Cumhurbaşkanlığı’na aday olan’ın, Ak Parti genel merkez’inde ne işi var?!
İnce’nin ciddiye alınmak için muhatapları ve/veya rakipleri tarafından “onaylanma ihtiyacı” ilk eksisi.
Kaldı ki, 24 Haziran sandığında Bahçeli de aday değil, Kılıçdaroğlu da!
“Balık yemek isteyen ama ayaklarını ıslatmaktan korkan kedi”den kaldı ise farkları, İnce,
Akşener vb adaylar için işte meydan, işte sandık.
TEHİRLİ 2012 KIYAMET GÜNCESİ
Zira…
Tehirli 2012 Kıyamet güncesi kapsamında, dün’den bugün’e birkaç enstantane:
İlk not:
Amerikalı araştırmacı Joseph Noah: “2005-2012 yılları arası, dünyanın Yeni bir çağa geçişi öncesindeki ‘kıyamet’ dönemidir. Olaylar, Arap-İsrail çatışması ile, İsrail’in kuzeyindeki Megiddon dağındaki askeri alanın büyük ve birleşik Arap-Müslüman güçlerince işgali ile başlayacak. Har, dağ anlamına geliyor, Megiddon dağı ‘Harmegiddon’ yani Yuhanna’nın vahyinde bildirilen Armageddon harbi kıyamet sürecinin başlangıcı olacak Tevrat’taki şifreye göre. Daha sonra biyolojik silahlar ve nükleer silahlar kullanılarak dünya çapında bir harp söz konusu olacak. Bu arada Mars gezegeninin ayı olan Phobos, yedi parça halinde dünyaya çarpacak. Bütün bunlar olurken altıncı şakra realitesindeki alın şakrası (Lacivert renkli şakra) açık olanlara zarar gelmeyecek ve 2012’de büyük bir nüfus kaybından sonra dünya ve insanlık yepyeni bir çağa girecek.”
İkinci not:
Batı’ya Direnen Devlet Rusya, Doç. Dr. Yaşar Onay, Sayfa 80:
“Jeopolitik teoriler arasında özellikle öne çıkan Harford Mackinder’in “Kara Teorisi”dir. Bu teoriye göre Asya, Avrupa, Afrika bütünü “Dünya Adası” olarak adlandırılır. Batı’da Volga, doğuda Sibirya, güneyde Himalayalar, kuzeyde Buz Denizi arasındaki bölge “Heartland (Kalpgah)” veya “Merkez Bölgesi” kabul edilmiş; Avrupa, Rusya’sının tamamına merkez bölgesi içinde yer verilmiştir. “Kara Hakimiyeti Teorisi”ne göre; Doğu Avrupa’ya hakim olan merkez bölgesini kontrol eder. Dünya Adası’na hakim olan Dünya Adası’nı kontrol eder. Dünya Adası’na hakim olan dünyayı kontrol eder. Tarih boyunca bütün büyük fatihler bilerek ya da bilmeyerek bu güzergahları izlemişlerdir.”
BÜYÜK OYUN
Üçüncü not:
RECEP TAYYİP ERDOĞAN, Küresel Barış Vizyonu, Yayına Hazırlayan: Dr. Bekir Karlığa, Sayfa 91:
19. yüzyıl sonrasında, İngiliz ve Rus İmparatorlukları arasında, özellikle Hindistan’ın sahip olduğu zenginliklerin ve sunduğu imkanların mutlak hakimi olmak için süregelen nüfuz mücadelesi, “Büyük Oyun” olarak adlandırılmıştır. Bu çerçevede yoğun olarak Orta Asya ve Afganistan ile kısmen Kafkasya, bu nüfuz mücadelesine sahne oldular. “Büyük Oyun” terminolojisinde de Kafkasya’ya, “dünyanın en büyük kalesi” denildi. Ancak Sovyetler Birliği’nin kurulmasıyla, uluslararası aktörlerin Orta Asya ve Kafkasya bölgelerinde doğrudan hareket imkanları ortadan kalktı. Böylece “Büyük Oyun” kavramı gündemden düştü. Sovyetler’in dağılmasını takiben ise farklı aktörler, bağımsızlıklarını yeni kazanan Orta Asya ve Kafkasya ülkelerinde etkinliklerini artırma gayretine girdiler. “Büyük Oyun” kavramı da çeşitli kesimlerce yeniden gündeme gelmeye başladı.
Dördüncü not:
Henry Kissinger, “Diplomasi”, sayfa 20:
“Entelektüeller, ulusların sistemlerin çalışmasını analiz ederler; devlet adamları ise bu sistemleri kuran kişilerdir. Bir analistin bakış açısı ile bir devlet adamının bakış açısı arasında büyük farklılık vardır. Analist hangi sorunu inceleyeceğini kendisi seçebilir, devlet adamı ise sorunları önünde bulur. Analist açık bir sonuca varmak için ne kadar zaman gerekiyorsa o kadar zaman kullanabilir; devlet adamı için asıl sorun zamanın darlığıdır. Analist üzerine risk almaz. Vardığı sonuçlar yanlış çıkarsa, başka bir inceleme yazabilir. Devlet adamı ise bir tek tahmin yapma hakkına sahiptir; yaptığı yanlışlardan geri dönüş yoktur. Analistin elinde bütün bilgiler vardır ve bunlar analistin entelektüel gücüne göre değerlendirilir. Devlet adamı ise doğruluğu henüz kanıtlanmamış tahminlere göre karar verir, kaçınılmaz değişimi ne derece akıllıca yönlendirdiğine ve her şeyden önce barışı ne kadar iyi koruduğuna göre tarih tarafından değerlendirilir. İşte bu yüzden devlet adamlarının dünya düzeni sorunu ile ne kadar başarılı veya başarısız bir şekilde ilgilendiklerini araştırmak, çağdaş diplomasiyi anlamanın sonu değil, belki de başlangıcıdır.”
NEO NAZİ SİBER YAZILIM
Ve…
Son olarak…
Küresel sermaye, basit bir kod’lamadan ibaret değil!
2. Dünya Savaşı’na akan süreç’te “Nazilerin Süper Güç Olmasına Katkıda Bulunan 10 Popüler Marka: Hugo Boss, BMW, Coca Cola, Renault, Ford, IKEA, Volkswagen – Porsche,
Bayer, Siemens, Kodak” ise cevap’ını arayan basit soru:
2018’in popüler markaları hangileri?!
Hangi ünlü yazılım şirketleri, yeni ekonominin hangi şöhret markaları?!
Hasılı:
Süreç akademik değil!
Rüşvet, bahşiş’in geçtiği yerden her türlü güvenlik açığı da geçer.
Borç alan emir de alır.
Matruşka BOP’un final sahnesinde, Kraliçe’sinden Cumhurbaşkanı, Bakan, Başbakan, yüksek bürokrat, 2’nci, 3’ncü derecede istihbarat ağı’na kadar o kadar çok avlanmış var ki, iki kere iki’nin kaç ettiği sorusunun cevabı, konjonktür’ün içinde saklı!
3 Y’den mülhem boyumuzdan büyük BOP’tayız.
Ayna’ya kızılmaz.
Nüans?!
Zerzevatçı bağırır, sarraf bağırmaz,
Eskici bağırır, antikacı bağırmaz,
Söyleyecek sözü, fikri değerli olan bağırmaz
Bağıran düşünemez düşünmeyen kavga eder…”
Ezcümle:
“Herkes anladığını duyar!”
Goethe
“Zor bir iş, zamanında yapmadığınız kolay işlerin birikmesiyle oluşur.”
Henry Ford
“Parmak bir şeyi işaret ediyorken parmağa bakan ahmaktır.”
Fransız atasözü
Nokta
8 Mayıs 2018
Hayrullah Mahmud