Yurtdışında Yaşayan Kıbrıslı Türkler Birliği (ATCA)’nın; 7 Haziran 2010 tarihli, “KK TC Cumhurbaşkanı” Dr. Derviş Eroğlu’na yazdığı mektubu hayret, ibret ve dehşetle okudum. Mektup açıkça yayınandı, herkeste var. Bu nedenle ayrıntıya girmeye gerek yok.
Amacını: “halkımızın kendi topraklarında bağımsız, güvenli, demokratik ve çağdaş bir hukuk düzeni içerisinde yaşama kararlılığını barışçıl yollarla tüm dünyaya duyurmak!..” biçiminde açıklayan mezkür STK’nın hedefi: ‘Kıbrıs Türkü için Saygı, Eşitlik ve Tanınma’; müzakerelerdeki tıkanıklıkları gidermek amacıyla gündeme getirilen ve Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin etme hakkını etkisizleştirme tehlikesi içeren ‘çapraz oy’, ‘ortak listeyle seçime girilmesi’ ve ‘tek birey-tek oy’ gibi önerilere karşı!…
ÇOK YAMAN BİR ÇELİŞKİ
Ancak; “kurulacak olan yeni düzen mevcut haklar üzerine inşaa edilmeli; nüfus çoğunluğunu elinde bulunduran toplumun diğer topluma hükmedebileceği veya toplumların hür iradelerinin direk veya dolaylı yollarla sulandırılmasına yol açabilecek belirsiz oluşumlara karşı konulmalıdır” temennisi ifade olunduktan sonra….
“Yönetim ve güç paylaşımı başlığı altında belirsizliğini koruyan diğer bir hayati konu, kurulacak merkezi yönetimin egemenliğinin kaynağı ve bundan doğan hakların kim tarafından, nasıl icra edileceği ile ilgilidir., Olası bir çözüm sonrası oluşturulacak ortaklığın tek uluslararası kimliği olacağını anlayışla karşılamakla birlikte; ……”
Yukarıda sıraladığımız genel görüşler, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum halkları arasında karşılıklı saygıya dayalı, siyasi eşitliği muhafaza edecek ve herkesin haklarının tanınıp garanti altına alınacağı, sürdürebilir bir ortaklığın oluşturulması için gereken asgari koşullardır.”
İMZALAR: Çetin Ramadan, İngiltere temsilcisi; Kerem Hasan, KKTC temsilcisi; Serkan Hüseyin, Avusturalya temsilcisi; Emcet Taş ABD temsilcisi;
NEDEN..? “GAFLET, DALALET VE HIYANET” !…
Bunlar, 36 yıl önce, 20 Temmuz 1974’de, Kıbrıs Türk halkının topyekün imhası ve ortadan kaldırılmasını önlemek ve yeniden vatan topraklarımıza Türk’ün özgürlük nefesini katmak amacıyla Kıbrıs Barış Harekâtının yapıldığını ne çabuk unutmuşlar? Böylece sağlanan emniyet, huzur, barış ve güvene karşı Rum/Yunan ve yandaşlarının ne tür bir ihanet furyasına kalkıştıklarını; bu nedenle 2. Barış Harekâtının (14 Ağustos 1974) zorunlu hale geldiği!..
20 Temmuz sabahından itibaren Kahraman Mehmetçiklerimiz ve Mücahitlerimizin, o cehennemi sıcağa ve savaşın acımasızlığına karşı vermiş oldukları insanüstü mücadele, iman gücü ve vatan sevgisi her türlü takdirin üzerinde olmasına karşın ne çabuk unutuldu?
Türk Milleti’nin milli davası ve Kıbrıs Türk’ünün, Rumlar tarafından topluca imhasını önlemek için adaya çıkan Mehmetçik’in cesareti, alçak gönüllülüğü, mertliği, millet ve bayrak sevdası, görevine olan sadakati ve tüm değerleri uğruna gözünü kırpmadan feda ettiği kan ve can bedeliyle; yepyeni bir savaş destanına daha imza atmıştı, hatırlayınız..
Bu destanın en yakın tanığı, onunla aynı yiğitliği, aynı iman gücünü, millet ve bayrak sevdasını paylaşan ve yıllarca O Gazi Toprakların türbedarlığını yapan Kahraman Kıbrıs Türk Mücahitleri; Yani “sizler” değil miydiniz..?
BU VESİLEYLE:
Nisyan ile malul olanları şiddetle kınıyoruz.
Öyleyse, ne demek oluyor, “iki millet tek devlet”, “sürdürülebilir bir ortaklık”..?
Yazıklar olsun bunu telâffuz edenlere, katılanlara ve fitneye katkıda bulunanlara..
Dr. Derviş Eroğlu’nun; her ne pahasına olursa olsun “Kıbrıs Türk Halkının hür ve demokratik iradesiyle verdiği şerefli görev ve emaneti ‘Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin” tam bağımsızlık, egemenlik ve hükümranlığı yolunda lâyıkı ile kullanacağına yürekten inanmak ve emin olmak istiyoruz. Bu yolda ve uğurda başarılar dileriz.
Mustafa Nevruz SINACI
alaturkaonline.com