Müzik eğitiminin amaçlarını gerçekleştirmek için, tüm dünyada geçerlilikleri kanıtlanmış olan öğretim yöntemleri bulunmaktadır. Bedensel Hareket İçerikli Müzik Eğitimi. Olcay Muslu Gardner yazdı.
Bedensel Hareket İçerikli Müzik Eğitimi
Müzik eğitiminin amaçlarını gerçekleştirmek ve bu amaçlar dâhilinde bireyde istenen düzeyde müziksel davranış değişikliği oluşturabilmek için geliştirilmiş ve tüm dünyada geçerlilikleri kanıtlanmış olan öğretim yöntemleri bulunmaktadır.
Bu yöntemler, Suzuki, Orff, Kodaly, Carabo-Cone ve Dalcroze yöntemleridir.
Emile Jacques-Dalcroze, Carl Orff ve Zoltan Kodaly; yaklaşımlarını, deneyim kavramı üzerine temellendirmişlerdir. Fakat bu kavram, her birinin teorisinde farklı olarak formüle edilmiştir.
Bu yöntemlerin ortak tarafları ise; çocukta kazandırılmak istenen davranışları, müziğin öğelerini hissettirmeden oyunlaştırarak kazandırması, müziği seven bireyler yetiştirmeyi hedeflemesi, müziksel becerilerin yanısıra, dikkat, bellek, hayal gücü, özgüven gibi zihinsel becerileri geliştirmesi, müziğe aktif katılım sağlaması, sosyal iletişim becerilerini ve yaratıcılığı geliştirmesidir.
Dalcroze Eurhytmics öğretimi; çocukların müzik bilgileri, müziğe beden ile uyum gösterme becerileri ve bu sayede oluşan özgüven gelişimleri için çok önemlidir.
Eurythmics; hareketlerle müziğin ifade edilmesidir. Emile Jacques Dalcroze (1865-1959) Eurhythmics (iyi ritim, ritmik anlayış geliştirme) sistemini 1903’te Cenevre konservatuarında müzik eğitimcisi iken, öğrencilerinin ritim konusunda zorlanmaları üzerine geliştirmeye başlamıştır. 1892’de Cenevre konservatuarında armoni ve solfej öğretmeniyken özel öğretim metodları üzerinde yoğunlaşan Dalcroze, yeni bir fikir olan “müzik-hareket” fikrini ortaya atmış ve müzik eğitimine sokmuştur.
Bu yaklaşım için duygular, zihin ve beden arasındaki uyumun sağlanması, zihinsel izlenimlere net bir fiziksel yanıt verebilmek için beden ve beyin arasında hızlı ve doğru bir iletişim kurulması oldukça önemlidir.
Müziğin en önemli öğesi olarak gördüğü ritimin, zihinsel değil, fiziksel bir özellik olduğunu söyleyen E. J. Dalcroze’un müzik eğitimine getirdiği en büyük yenilik, müziksel kavramların anlaşılmasını kolaylaştırmak olmuştur.
Böylelikle müziksel performans sürecindeki fiziksel gerekliliklere bir farkındalık kazandıracak olan anlamlı ritmik hareket deneyimleriyle öğrenme sürecini birleştirmiştir.
Bu süreçte müzikle bedensel hareketler arasındaki bağıntı ve dönüşümler basit ve düzensiz tepkiler yerine somut, düzenli ve simetrik dönüşüm stratejilerini içeren öğretimsel içeriklerle düzenlenmiştir.
Eurhythmics prensibi Dalcroze metodolojisinin üç ayağından biridir (diğer ikisi;solfej ve doğaçlama) ve müziğin bütün elementleri (ritim, melodi, armoni, form, tempo, dinamikler, vs.) Eurhythmics aracılığıyla öğretilir.
Öğrenciler müziğin zihinlerinde uyandırdığı izlenimleri, genellikle de doğaçlama olarak, beden hareketleri ile ifade ederler. Burada önemli olan nokta kullandıkları hareketlerin müziğin yapısı ile nasıl ilişkilendirildiklerinin tamamen bilincinde olmalarıdır.
Choksy ; E. J. Dalcroze’un geliştirdiği müzik öğretim yönteminin temellerini şöyle özetlemişti:
Müzik; seslerin ve hareketlerin bileşiminden oluşur. Ses, hareketin bir biçimi olarak ikinci sıradayken, ilk sırada ritim vardır. Bu yüzden müziksel çalışmalarda öncelik bedensel hareket çalışmalarına verilmelidir.
Müzikteki en güçlü ve yaşamla en ilişkili öğe ritmik bedensel hareketlerdir. Kuram eylemi takip etmelidir. Çocuklar öğretilmek istenenleri deneyimlemeden önce kurallar öğretilmemelidir. Bu deneyimler kuralların öğrenilmesine destek olacaktır.
Bir çocuğa öğretilecek ilk şey, tüm yeteneklerini kullanmaktır.
Eurhythmics’in amacı ; öğrencilere “biliyorum” değil “deneyimledim” dedirtmektir.
Müziğin üç unsuru melodi-ritim ve dinamik enerji, tamamıyla harekete bağlıdır ve en yakın prototiplerini kas sisteminde bulurlar.
Beden temponun bütün nüanslarını (allegro, andante, accelerando, vs.) ve dinamik enerjinin bütün nüanslarını (forte, piano, crezcendo, diminuendo, vs.) hissetme ve ifade etme yetisine sahiptir.
Örneğin, Merleau-Ponty bir odada yolunu bulan öğenin insan zihni değil, insan bedeni olduğunu iddia etmiştir.
Bu somutlama bedenin yaşayan ve karar veren bir öğe olduğunu öne çıkartır.
E. J. Dalcroze’ a göre bu “altıncı his”tir.
Bir başka deyişle E. J. Dalcroze tarafından “kassal his” (le sens musculaire) olarak tanımlanan bu his, insanın bedensel hareketlerinin niteliklerini belirleyen bir yetenektir. Günümüzde bu kinestetik algı biçimi “proprioception” adıyla da anılmaktadır.
Black ve Moore’a göre müziksel uyaranlar algılanmak üzere iki yolla gelirler:
İlk olarak kulağımızla duyduğumuz dış etkenlerden gelen sesler (external environment), ikinci olarak da kaslarımızdan ve eklemlerimizden gelen iç etkenlerden (proprioception) aldığımız iç-kas uyaranları.
Black ve Moore , bu iki tür uyaranı beynimizin kaynaştırarak değerlendirdiğini, ancak erken yaşlardan itibaren dikkatin, dışarıdan alınan seslere verildiğini, kas sistemimizin gönderdiği ve bizi harekete geçirecek uyaranların ise; bastırıldığını belirtmiştir.
Eurhythmics çalışmaları bu iki tür uyarana verilen dikkati dengelemekte ve böylece algılama, dikkat kurma, bellekte tutma ve harekete geçme gibi sonraki eylem aşamalarının sağlıklı yürütülmesini sağlamaktadır.
Dalcroze; ritmik hareketlerin ve müzikle uyumun geliştirilmesi için yapılacak çalışmaları üç bölümde değerlendirmiştir: 1- Ritmik hareketler 2- İşitme çalışmaları 3- Doğaçlamalar.
E. J. Dalcroze, ritmin de, gürlükler gibi, tamamen bedensel hareketlere bağlı olduğunu ve ilk örneklerini kas sistemimizde bulduğunu söylemiştir. Bunun sonucu olarak zamanın nüansları (allegro, andante, accelerando, ritenuto) ve enerjinin nüansları (forte, piano, crescendo, diminuendo) önce bedenimizle fark edilir ve müziksel hislerimizin keskinliği bedensel hislerimizin keskinliğine bağlıdır.
Örneğin; işitilen bir ritim önce parmaklarda biçimlendirilir ve oradan ayaklara, başa, yüze, gözlere, dile, sese ya da bu bileşimin alt organlarına gönderilir. Taklide dayalı hareketler bedensel hareket sistemleri tarafından somut algısal olaylara dönüştürülür. Ritim bu yönüyle taklide dayalı hareketler açısından kusursuz bir paradigmadır.
Dalcroze müzik okuma ve yazmanın önüne işitsel becerileri koymuş fakat bu becerilerin bütün bir müzikal eğitim için gerekli olduğunu düşünmüştür.
Bununla beraber, müzik okuma ve yazma Kodaly’deki gibi zorunlu değildir ve sistematik bir biçimde ilerlemez: Dalcroze, müzik dilini tanıtır fakat okuma ve yazmanın teorik kavramlarını öğrenmekten çok, müzik elementlerinin kesin ve doğru olarak anlaşılmasını ve ayırt edilmesini geliştirmek ile ilgilenir.
Yazılı notasyon temel kavramlar yeteri kadar hissedilene, anlaşılana ve dolayısıyla içselleştirilene dek ertelenir.
Beden ile doğaçlamanın yanında piyano doğaçlaması da önemli bir yer tutar.
Öğretmen piyanoda çaldığı müziğin birtakım öğelerini (nüanslarını, temposunu, ritmik yapılarını, vs.) o anda değiştirerek, öğrenciyi bu değişimlere uygun olan bedensel yanıtlar bulmaya teşvik eder.
Bu metodun hikâye ile birlikte öğretimini aşağıdaki video’da görebilirsiniz.
Bu çalışmaların konsantrasyonu ve farkındalığı geliştirmede önemli katkıları vardır ve tıpkı Orff –Schulwerk’te olduğu gibi kişinin kendini ifade etme olanaklarını araştırıp, keşfederek geliştirmesine olanak tanır.
Ayrıca öğrenciler tanınmış bestecilerin eserleri ile tanıştırılır ve bedenleri ile bu eserlerin müzikal elementleri ifade etmeyi öğrenirler.
Oslo Üniversitesi Müzik ve Tiyatro Bölümünde halen yürütülmekte olan ve 2004-2007 yılları arasında sürecek olan bir proje, müziksel sesler, insan beden hareketleri ve müziksel kavramlar arasındaki ilişkilere dayalı tutarlı bir kuram geliştirmeyi amaçlamaktadır.
Hareket-bellek (motor-mimetic), performans kontrol (performance-control), duygusal hareketler (emotive gestures) ve etkileyici metinler (affective scripts) gibi farklı kuramlar, müziksel deneyimlerin bedensel hareket deneyimlerini içerdiği ilkesinde buluşarak projenin kavramsal temelini oluşturmuşlardır.
Birçok deneysel çalışma bedensel hareket imgelerinin müziksel ses belleğini geliştirdiğini ve müziksel ses imgelerini tetiklediğini ortaya koymaktadır.
Müziğin bedensel hareketlerle deneyimlenmesi müziğin anlamlandırılması ile bağıntılıdır ve estetikçiler, dil bilimciler ve müzik kuramcıları tarafından müzik ve duygular arasındaki en önemli bağlantı olarak görülmüştür.
Sevgilerimle
Olcay MUSLU GARDNER
İlgilenenler İçin Bazı Kaynaklar;
Bilen, S., 2005, Dalcroze Eurhythmics Öğretiminin Müziksel Beceriler, Müzik Dersine İlişkin Tutumlar ve Müzik Yeteneğine İlişkin Özgüven Üzerindeki Etkiler
Black, J. S. ; Moore, S. F. 1997, The Rhythm Inside, Rudra Press
Blom, E., 1964, Grove’s Dictionary of Music and Musicians, St. Martin’s Pres Dalcroze Eurhythmics, https://www.musicalretreat.org/electives.html
Chosky, L. , Abramson R. M.; Gillespie, A. 1986, Teaching Music In the Twentieth Century, Simon&Schuster.
Doğan, F., Altay, F., 1996, Sportif Ritmik Jimnastik, Ankara.
Donald, M. 1997, Precis of Origins of the Modern Mind, Sayı: 16, No: 4.
Erdal, G., 2005, Müzik Öğretim Yöntemlerinde D alcroze Metodu ve Kullanımı, Müzik Sempozyumu, Kayseri.
Gürgen, E. T., 2006, Müzik Öğretmenlerinin Mesleki Yeterliliklerinin İncelenmesi ve Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara ÜniversitesiEğitim Bilimleri Enstitüsü.
Milli Eğitim Bakanlığı, 1994, İlköğretim Kurumları Müzik Dersi Öğretim Programı, Milli Eğitim Basımevi, Ankara.
Özmenteş, G., 2007, Müzikte Beden-Zihin İlişkisi, 38. Uluslar arası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongre Bildirisi, Ankara.
Plummeridge, C., 2001, Issues In Music Teaching, Florence, KY, ABD, Routledge, https://www.site.ebrary.com/lib/deulibrary/Doc?id=2002806&page=93
See, F., 1971, Rhythm and Movement//Applications of Dalcrove Eurhythmics.