“Ethnos” (halk) ve “ Graphie” (tasvir) kelimelerinden oluşan etnografya; kültürel olguyu keşfetmek için tasarlanan kalitetif bir araştırmadır.
Clifford Geertz; etnografiyi tarif ederken “onu tanımlayan şey entellektüel çabadır” der.
Etnografi; kültür kavramını içeren çalışma ve yaklaşımları uygulamıştır. Sosyal bilimlerde kültür; sosyal yaşamın öğrenmeye dayanan bütün yönleriyle ilgilidir.
Etnomüzikologlar tarafından 1980’lerde ortaya çıkan yaklaşımlardan biri, kültürün birbirinden ayrı bileşenlerden meydana geldiği yaklaşımıdır. Siyaset, din, ekonomi içeren ve herbiri kendi içinde bölünebilen bileşenler. Halk, din, ritüeller, doğum, evlilik, ergenlik ilişkileri gibi…
Bu yaklaşım Franz Boas tarafından antropolojide kullanılmıştır.
Burada kültürlerdeki farklılıklar ve tarihlerinin çeşitlilikleri üstünde durulmaktadır.
Her bir kültür yaklaşımı, kendine ait olan dans ve müzik ile ilişkiye sahiptir.
Dans ve müzik, bizde var olan kültürel değerlerimizden kaynaklanır. Bu bakımdan her toplumda müzik ve dans, özellikli ve belirgin ana işlevlere sahiptir.
Dans etnografisinin anlamı iki boyutludur.
Birinci boyut, kendi kültürel ve sosyal bağlamı içindeki, dans etkinlikleri ve dans dünyalarının, sistematik olarak yüzyüze yapılan araştırmaları işaret eder. Bu tarz bir araştırma bir alanda yapılan uzun süreli nitelikli alan çalışması ile geleneksel olarak yürütülmektedir.
İkinci boyut, alan araştırmasında yüzyüze yapılan araştırmalardan çıkan verilerin metinsel takdimini göstermektedir. Fiziksel olarak teorik münazarların ardından yapılan teorik tartışmalar sürerken yeni perspektifler üzerindeki tanımlayıcı etnografik bildiri analitik sorularla yapılandırılır.
Metod ve metin stili olarak etnografi, antropoloji kaynaklı olduğu için, dans etnografisi vaka çalışmaları (cases), ritüellerin ayrıntılı açıklamaları da dahil olarak, 19. y.y. sonlarında ilk olarak antropolojik çalışmalarda ortaya çıkmıştır.
Daha da önemlisi; dans, sosyal ve kültürel şartların göstergesidir.
Dans etnografları bütün dans formlarını kendi çalışmalarına dahil ederler. Batılı ya da Batılı olmayan, ritüellerden halk danslarına ve sahne performanslarına kadar.
Metod ve metin stili olarak etnografi, antropoloji kaynaklı olduğu için, dans etnografisi vaka çalışmaları (cases), ritüellerin ayrıntılı açıklamaları da dahil olarak, 19. y.y. sonlarında ilk olarak antropolojik çalışmalarda ortaya çıkmıştır.
Adrienne Kaeppler’ın antrolopoloji ve dans incelemesinden (Kaeppler 1978) sonraki yıllarda, dans antropolojisi, insan hareketleri antropolojisi içinde yerini daha çok meşrulaştırmıştır.
Antropolojideki dans ve harekete olan bu ilgi artışıyla eşzamanlı olarak; ‘dans tarihi’, dansı sosyal, kültürel, politik ve estetik açıdan inceleyen disiplinlerarası bir alan olan dans çalışmalarına evrilmiştir.
1980’lerdeki çok disiplinli dans çalışmalarının genişlemesi ile dans araştırmacıları sadece antropoloji alanında değil, aynı zamanda sosyoloji, tarih, etnoloji, folklor, kültürel çalışmalar ya da performans çalışmalarına etnografik bir yaklaşım uygulamaya başlamışlardır.
Dans etnografisinin kilit noktası, araştırmacının dans icrasında yer almasıdır ki bu durum araştırmacıya çok özel bilgi ve tecrübe kazandırır.
Unutulmamalıdır ki; herhangi bir bedensel çalışma, sadece aktif katılımla gerçekleştirilebilir!
Daha önce de bahsettiğimiz gibi dans etnografisinin en temel yöntemlerinden biri kuşkusuz alan çalışmasıdır.
Alan çalışmasında önemli bir konu olan inside/outside (iç/dış) perspektifleri, içeridekiler/dışarıdakiler (insider/outsider) kavramları ise başlı başına, üzerinde dikkatle durulması gereken bir konudur.
Ayrıca; araştırmacının kendisi, kullanılan en önemli ‘bilimsel araç’ olmakla birlikte süreç içerisinde büyük ölçüde kendi kişiliğini de keşfetmektedir. Araştırmacı neyi öğrenmek istediğini tam olarak bilmek zorundadır ve ardından eldeki mevcut tekniklerden uygun bir metodoloji oluşturulmalıdır.
Dans etnografisi çalışmalarına farklı bir perspektif kazandıran performans teorilerinden de bahsetmek gerekir. Sosyo-dilbilimcilerin dilin kullanımı için düşündükleri icra veya performans fikri, folklorun doğasını ve yapısını açıklayıcı olması dolayısıyla halkbilimi çalışmalarına uygulanmış ve bunun bir sonucu olarak “performans teori” ortaya çıkmıştır. (İlgilenenler için değerli çalışmalardan biri olan Özkul Çobanoğlu’nun “Halk Bilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş” adlı çalışmasını öneririm).
Sosyal ve kültürel şartların göstergesi olan dans; sıklıkla çatışma noktalarını tanımlar ve geçişleri yönetir. Bu noktada da dans etnografisinde amaç; hareket sistemlerini kültürel bağlamda anlamak; sınıflandırmak, tarihsel gelişmeleri, kültürler arası etkileşimleri, yerel ve bölgesel tarzları betimlemek; insan hareketlerinin tüm toplumsal hareketleri anlamada nasıl yardımcı olabileceğini açıklamak ve bu yolla tüm toplumu anlamaktır.
Etnografik çalışmalar için bir cennet olan ülkemizde yeni dans etnografilerine duyulan gereksinim ortadadır.
Sayın Arzu Öztürkmen’in “Türkiye’de Folklor ve Milliyetçilik” adlı kitabında yer verdiği Selim Sırrı’nın ifadeleri ile yazıma son vermek isterim.
“Dünyanın en meraklı folkloru” hala “Türk ilinde” dir.
Sevgilerimle
Olcay Muslu Gardner
olcaymuslu@alaturkaonline.com