55.6 F
Los Angeles
5 Mayıs 2024
AnasayfaKültür SanatHollywoodEfe Teksoy yazdı, "Elvis"

Efe Teksoy yazdı, “Elvis”

BAZ LUHRMANN’DAN ROCK’N ROLL’UN KRALI “ELVIS”

Sinema Yazarı/Film Eleştirmeni Efe TEKSOY; biyografi, dram ve müzik türündeki “ELVIS” adlı filmi, yapım aşamasını, görsel set tasarımını ve kamera arkası bilinmeyenlerini detaylarıyla araştırarak, Amerika’nın Los Angeles merkezli ilk Türkçe internet Gazetesi @alaturkaonline için kaleme aldı.

DESTANSI BİR SİNEMATİK DRAMA

HBO Max’te gösterime giren 85 milyon dolar bütçeli Warner Bros. Pictures yapımı Elvis, Oscar adaylığı bulunan vizyoner sinemacı Baz Luhrmann’ın imzasını taşıyor. Bir müzik efsanesi olan Elvis Presley’in hayatını ve müziğinin işlendiği yapımın başrolünde, Amerikalı aktör Austin Butler ve Oscar ödüllü usta oyuncu Tom Hanks bulunuyor. Elvis’in hikayesi, esrarengiz menajeri Albay Tom Parker ile olan karmaşık ilişkisinin merceğinden aktarılıyor. Yönetmen Luhrmann, Presley’in inanılmaz bir şöhrete kavuşması ile daha önce benzeri görülmemiş bir yıldıza dönüşümü arasında geçen 20 yılı aşkın sürede, ikilinin arasındaki karmaşık dinamiği dramatik bir dille işlerken, fon olarak Amerika’nın gelişen kültürel manzarasını ve kaybolan masumiyetini kullanıyor. Bu büyüleyici yolculuğun kalbinde ise, Elvis‘in hayatındaki en önemli ve etkili insanlardan biri olan Priscilla Presley (Olivia DeJonge)  yer alıyor. Fakat yönetmen özellikle, izleyiciyi Elvis Presley’in iç dünyasına dahil etmeyi ve sanatçının yaşadığı inişlere-çıkışlara ve aynı zamanda zorlukların üstesinden gelirken yaşadığı gerilimlere de seyirciyi katmayı ihmal etmiyor. Bunun yanı sıra dönemin modasının tüm coşkusunu bizlere ışıltılı bir görselle sunarken, inanılmaz bir müzikal deneyim yaşatıyor.

YAPIM TASARIMI

Müziğin efsanevi yıldızı Elvis hakkında yaptığı detaylı ve kapsamlı araştırma sonucunda sanatçının halk önündeki başarısı ile kişisel bocalamalarının ardındaki tuhaf ilişkiyi keşfeden yazar-yönetmen-yapımcı Baz Luhrmann, “Hikayenin ismi ‘Elvis’ olsa da, bu aynı zamanda Albay Tom Parker’ın hikayesi, en azından anlatım açısından. O bizim anlatıcımız ve bu anlamda güvenilmez biri” diyor ve ekliyor: “Söylemeyi sevdiğim gibi, Albay Tom Parker asla ne bir Albay, ne bir Tom, ne de bir Parker’dı; tüm bunlara rağmen büyüleyici bir karakterdi. Kendini o büyük yeteneği bulmaya adamış bir festival müdavimiydi”. Film yapımcısı açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “On dokuz yaşındaki Elvis Presley, Tupelo-Mississippi’nin Afro-Amerikalılara ait bölümünde beyazlara ayrılmış birkaç evden birinde bir süre yaşamıştı. Burada bir grup mahalle arkadaşıyla birlikte, hem yerel müzik mekanlarında hem de Pentikost (bir tür kilise müziği) çadırlarında yapılan müziği özümsedi. Büyüdükçe, bunu country müzik sevgisiyle birleştirdi. Parker’ın hiçbir şekilde müzik kulağı yoktu, ancak Elvis’in bir bütün olarak genç izleyiciler üzerindeki etkisine kesinlikle çarpılmıştı. Albayın filmde dediği gibi, ‘Gördüğüm en müthiş festival gösterisiydi'”. Tom Hanks, gerçek hayattaki Parker hakkında şunları söylüyor: “O hem bir dahi hem de hin biriydi. Çok disiplinli bir adam, feci akıllı bir iş adamı ve sineğin yağını çıkarmaya çalışan bir pintiydi. Ama aynı zamanda Elvis Presley çıkana kadar var olmayan büyük çaplı şovların öncüsüydü. Elvis’in eşsiz bir sanatçı olduğunu anında anladı, büyük potansiyelini gördü ve onun üzerinden bir ton parayı kendisi kazanmasa başkasının kazanacağını biliyordu”.

 ELVIS’IN BAŞROLÜ

Yapım ekibi, heyecan verici sanatı ve imajı altmış yılı aşkın süredir dünyanın dört bir yanına nüfuz edegelmiş bu müzik efsanesini hayata geçirecek kişiyi bulmak için yaptıkları kapsamlı araştırmanın sonunda Austin Butler‘la karşılaştılar. Luhrmann bunu şöyle aktarıyor: “Eğer oyuncu seçimi tamamen doğru olmasaydı bu filmi yapamayacağımı biliyordum. Bu eşsiz yıldızın benzersiz doğal hareketlerinin ve vokal özelliklerinin yanı sıra, içindeki savunmasız yanı da canlandıracak yeteneğe sahip bir aktör aradık. Austin Butler’ın Broadway’de ‘The Iceman Cometh’de Denzel Washington’la karşılıklı oynadığı rolde çarpıcı bir performans sergilediğini duymuştum. Sonra şahsen tanışmıyor olduğumuz halde, Denzel’dan bir telefon aldım. Kendisi bana bu genç oyuncunun daha önce hiç kimsede görmediği bir iş ahlakı olduğunu söyledi. Kapsamlı bir ekran testi, müzik ve performans atölyeleri yolculuğu vasıtasıyla, dünyanın en efsanevi müzikal figürlerinden birinin ruhuna hayat verebilecek birini bulduğumuzdan kesin olarak emin oldum”. “Elvis”te efsaneyi 1950’ler, 60’lar ve 70’ler boyunca canlandırmak için 90’dan fazla kostüm giyen aktör Austin Butler, başrole seçilmeden önce, kendini rol için en güçlü aday kılma amacıyla karakteri geliştirmek için beş ay harcadı ve hatta periyodik olarak yönetmen Baz Luhrmann ile haftalarca atölye çalışması yaptı.

 KOSTÜM TASARIMI

Oscar tarihinde en çok ödül alan 4 Akademi Ödülü sahibi Avustralyalı

kostüm tasarımcısı Catherine Martin, modanın radikal bir şekilde geliştiği 1950‘ler, 60‘lar ve 70‘ler arasında otuz yıla yayılan bir köprü kurarak, kostümleri adeta bir sembol haline gelmiş olan bir sanatçı için bu büyük meydan okumayı kabul etti ve başrol için 90’dan fazla kostüm tasarladı. Ayrıca ikon moda tasarımcıları Prada ve Miu Miu ‘yla yakın bir şekilde çalışarak, Olivia DeJonge‘un, gerçek yaşamda bir Stil ikonu olan Priscilla Presley’yi canlandırırken giydiği kostümleri yarattı. Martin ve ekibi, Elvis’in uzun süredir kostüm tasarımcısı Bill Belew‘nun açık izniyle Elvis’in 1970’lerde giydiği ikonik sahne kıyafetlerini sadakatle yeniden yaratan Charlestown-Indiana‘daki B&K Enterprises‘dan Kim ve Butch Polston ile işbirliği yapma ayrıcalığını yaşadılar. Polston çifti aracılığıyla, Martin film için orijinalleriyle tıpatıp aynı şekilde yapıldı, üstelik Elvis’in tulumlarının nakışlarını bizzat yapan Jean Doucette imzalı muhteşem zincir dikiş işlemelere de sahip tulumlara erişme fırsatı bulundu. Ayrıca detaylara çok önem veren ünlü kostüm tasarımcısı Martin, “Elvis’in takımlarından hizmetçilerin önlüklerine kadar çok sayıda kostümümüzü yapan çok yetenekli bir ekibimiz vardı, bu figüranların kostümleri de Elvis’in giydiği herhangi bir kostümle aynı ölçüde önemliydi.”diyor.

ÖZEL MAKYAJ EFEKTİ

Tom Hanks‘in, Protez amiri Jason Baird ve sanatçı ekibinin yaratıcı bakışı altında her gün makyaj koltuğunda uzun saatler geçirmesini gerektirdiğini belirtiyor. Usta oyuncuyu Albay Tom Parker’a dönüştürmek için, karakterin o günkü çekim için kaç yaşında olması gerektiğine bağlı olarak günde üç ila beş saat harcadılar. Baird, süreci şöyle anlatıyor: “Herhangi bir büyük protez makyajın başlangıç ​​noktası, oyuncunun kafasının kalıbının çıkartılması ve oyuncunun vücudunun dijital olarak taranmasıdır. Bunlar sayesinde beden kostümleri yaratılır ve her görünümün farklı varyasyonları hazırlanır”. Parker için üç farklı versiyon vardı: 40’ların ortalarından sonlarına, Elvis’i keşfettiği yaştaki Parker; sonrasından 60’larına uzanan Parker; ve 87 yaşındaki Parker. Baird, “60’ların sonlarındaki versiyonda, yaş sıçramasını göstermek için gerdan biraz daha şişmandı; peruğu farklıydı ve ayrıca görünümüne yaşlılık lekeleri eklenmişti. 87 yaşında bir adam olduğunda ise, çok solgun ve hastaydı. Parker’ın bu versiyonunda, Tom’un kafası tamamen protezle kaplandı; daha beyaz, seyrek saçlar, bir dizi protez diş ve hatta daha fazla yaşlılık ve güneş lekeleri kullanıldı”. Baird sözlerini şöyle sürdürüyor: “İlk iki yaş döneminin görünümü için toplam uygulama her gün üç buçuk saat sürdü; yaşlı, hayaletimsi versiyonun uygulanmasıysa yaklaşık beş saat sürdü. Tom uygulama süreci boyunca harikaydı. Zaman zaman uyuyor ve iki saatte bir de bacaklarını açmak için ara veriyordu.”  Hanks ise, “En iyinin en iyisiyle çalışıyorduk: Jason, Sean [Genders] ve Brittany [Jones] benim destek ekibimdi ve her sabah güneş doğmadan önce onlarla beş saate kadar vakit geçirdim, bu yüzden birbirimizin ritimlerini bilmemiz gerekti.” diyor.

GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ VE RENK PALETİ

Hikâye tamamı dönemsel olan uzun bir zaman dilimini kapsadığı için, Luhrmann ve Walkerdaha ön yapımın en başından itibaren Panavision‘da Optik Mühendisliği’nden sorumlu Dan Sasaki ile yakın bir şekilde çalıştı. Sasaki, filmin görüntülerinin kaydı için iki orijinal ve tamamen farklı bir mercek seti yarattı. Walker, “Birincisi, Elvis’in Las Vegas’a gidişine kadar bizi götüren 65 mm’lik ve daha yumuşak bir renk paleti ve daha az kontrast hissi veren merceklerdi. Ve bu mercekler bu tarihsel öğeyi veya daha önceki bir zamana atıfta bulunmayı daha yumuşak bir his vererek yaratmaya yaradı.” diyor. Yapım sırasında bazı kereler çekimler Luhrmann‘ın “Tren Gözlemciliği” diye adlandırdığı şeyi gerektirdi. Walker bunu şöyle açıklıyor: “Tren gözlemleme, Elvis 68 Special, Elvis’in Vegas’taki performansları ve de Steve Allen ve Milton Berle gösterilerindeki performansları gibi mevcut görüntülerin eksiksiz bir yeniden yapımıdır.’’. Walker ayrıca birçok yeni LED teknolojisini kullandığını da açıklıyor: “Her şeyi karartma ayarlı anahtara bağladık. Böylece, kamerayı çevirirsek ışıklandırmayı da aynı anda değiştirebiliyorduk. Yani ışıkların rengini çok hızlı bir şekilde değiştirebiliyordum, hem de sadece bir iPad’den. Ayrıca, iki buçuk metre uzunluğunda bazı LED ışıklar bile yaptık; bunlar hem güzel ve yumuşak bir ışık veriyorlardı, hem de tavana gizlenebiliyorlardı.” Renk paleti de fazlasıyla filmin dönemine hastı. Renkli ışık Elvis’in hayatında sonraları ortaya çıkıyor. Hayatının Memphis’te geçen ilk kısmı, Luhrmann’ın dediği gibi, “siyah beyaz renkliydi.” Bu, 20. yüzyılın ünlü Amerikalı fotoğrafçısı Gordon Parks‘ın renkli fotoğrafa referansı olan fotoğrafçılığın erken dönemiydi. Walker bu konuda şunları söylüyor: “Siyah beyaz renk, rengin pastel benzeri bir versiyonu, ancak yine de güçlü siyah ve beyaza sahip. Bu, Beale Street sahnelerini yeniden yaratırken esinlendiğim bir şey oldu.’’

SET TASARIMI

Elvis filminin yapım ekibi Graceland‘i Elvis’in başarısının bir sembolü ve ifadesi olarak gördüler ve bunu yansıtmak için Avustralya’da Gold Coast‘ta yer alan devasa Village Roadshow platolarında iç setler inşa ettiler. Graceland’in dış cephesi, eve giden çimenli yamacın eğimi de dahil olmak üzere, Memphis‘teki asıl alana oldukça benzer bir Topografyaya sahip olan, Gold Coast‘taki bir kırsal mülk üzerine inşa edildi. İç mekan setlerini inşa ederken Graceland’i Elvis’in evi ilk satın aldığı zamanki hâliyle göstermeyi hedeflediler. Ayrıca, ailenin zaman içinde yaptığı tadilatları göstermek için çeşitli öğeleri değiştirdiler. Örneğin, Elvis ve ailesi taşındığında görülen döşeme tahtaları, sonraki sahneler için, Elvis’in cesurca bir tasarım seçimi yaparak döşettiği kırmızı pelüş halıyla kaplandı. Elvis’in hem araba hem de motosikletten oluşan büyük bir koleksiyona sahip olduğu çok iyi belgelenmiştir. Bu nedenle “Elvis” filmi için yapım ekibinin araç departmanı 300‘den fazla araba ve motosiklet edindi. Bir kısmı Memphis-Tennessee‘nin efsanevi Beale Sokağı‘nda geçiyor. Setin inşası yapım ekibinin 12 haftasını aldı ve özgün olması için, mekanın o dönemdeki hâline uygun olarak bir yamaçta inşa edildi.

BİR MÜZİK EFSANESİ “ELVIS”

Elvis 700’den fazla şarkı kaydettiğini belirten yönetmen Luhrmann, ekibinin filme hangilerinin dahil edilip edilemeyeceği konusunda popülerliğe dayalı olarak değil, yalnızca hikayeyi en etkili şekilde anlatacak olmalarını esas alarak zor kararlar vermeleri gerektiğini söylüyor. Biyografi, dram ve müzik türündeki Elvis, dinmeyen temposu ve benzersiz görsel atmosferiyle, müziğin ve modanın tüm coşkusunu hissedeceğiniz eşsiz bir seyir keyfi sunuyor.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY

Efe Teksoy
Efe Teksoyhttps://alaturkaonline.com/
Sinema yazarı / Film Eleştirmeni

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin

181,493BeğenenlerBeğen
82,246TakipçilerTakip Et
3,552TakipçilerTakip Et
7,662TakipçilerTakip Et
42,000AboneAbone Ol

Kaçırmayın

Alaturka Online sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et