Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, İbrahim Tatlıses vurulduğunda imkanları seferber eden hükümet ve medyayı Bedri Baykam olayına sessiz kalmakla eleştirdi.
İşte Yılmaz Özdil’in kaleminden hükümet ve medyanın çifte standardını eleştiren satırlar;
“Sanatçı” ve “asistanı”nı vurdular, tarihinde türkü çalmayan tivi kanalları, 128 saat kesintisiz canlı yayın yaptı… “Sanatçı” ve “asistanı”nı bıçakladılar, entel görünmek için bütün gün bienal yayınlayan tivi kanalları, zahmet edip canlı yayın bile yapmadı, zırt diye geçiştiriverdi.
“Sanatçı”yı vurdular, polis dört tane özel ekip oluşturdu, İstanbul’dan Irak’a, Diyarbakır’dan Suriye’ye fellik fellik vuranı aradı, helikopterler, hatta dalgıçlar bile devreye sokuldu, milli istihbaratla koordineli gece baskınları yapıldı, pijamayla enselendi… “Sanatçı”yı bıçakladılar, bıçaklayanın arkadaşı gazeteye telefon edip kimliğini ihbar etti, buna rağmen baktılar ki, kimsenin aramaya maramaya niyeti yok, bıçaklayan adam gitti kendi kendine teslim oldu.
Vurulan “sanatçı” AKP’den mebus adayı olmak istediği için, başbakana “delikanlının hasosusun” diye cepten mesaj attığı için, vuran’ın arkasındaki güçlerin kim olduğu aranıyor, Engenekon’dan PKK’ya kadar, alayı zanlı ilan edildi… Bıçaklanan “sanatçı” CHP’li olduğu için, başbakanı eleştirdiği için, bıçaklayan’ın arkasındaki güçleri kimse merak bile etmedi.
Vurulan “sanatçı”nın odasına polis diktiler, hastane kordona alındı, özel timler tarafından korundu… Bıçaklanan “sanatçı” hastabakıcıların vicdanına terkedilmiş vaziyette.
Vurulan “sanatçı”nın çiğ köfte istediğini bile manşet yapan yandaş medya, bıçaklanan “sanatçı”nın bıçaklandığını bile lütfedip tek satır haber yapmadı.
Vurulan “sanatçı”yla bıçaklanan “sanatçı”yı aynı hastanede ameliyat ettiler. Doktorlar, vurulan “sanatçı”yla ilgili günde üç defa basın toplantısı yapıp, bilgi verdi. Aynı doktorlar, bıçaklanan “sanatçı”yla ilgili basın toplantısı bile yapamadı; çünkü, merak eden basın yok.
Yılmaz Özdil