Şimdi de tümüyle Atatürkçü, laik, demokratik, cumhuriyetçi ve 1923’te kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerini savunup dile getiren bu konuşma hakkında Ergenekon savcılarının kanaatini okuyalım:
“Şüpheli İlhan SELÇUK’UN bu konferansı ile diğer yazı ve konuşmaları birlikte değerlendirildiğinde;
Şüpheli İlhan SELÇUK’UN düşünce yapısı olarak “Aydınlanmanın ancak akıl ve bilimle olabileceğini,
dinin aydınlanmanın önünde büyük bir engel teşkil ettiğini,
kadının özgür olabilmesi için saçının rüzgârda savrulması gerektiğini,
evrim teorisinin bilimsel olarak kanıtlanmış kesin bir gerçek olduğunu,
aydınlanmanın yeterli olmadığını
sosyalizmin egemen olması gerektiğini,
Türkiye için en büyük tehlikenin mevcut iktidarların olduğunu,
TBMM’nin çıkardığı yasalar ve hükümetin icraatlarıyla Cumhuriyetin kurumlarının ve kazanımlarının tek tek elden gittiğini,
türban konusunda yapılan Anayasa değişikliği ile adım adım dini kuralların devlet yapısına hâkim olmaya başladığını,
YÖK’ün ve Cumhurbaşkanlığının elden gittiğini,
kalelerin kaybedildiğini,
bu gidişin neticesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Ilımlı İslam Cumhuriyeti olacağını iddia etmekte ve her fırsatta bu düşüncelerini kendisini dinleyen ve okuyan kişilere aktarmaktadır.”
Savcıların yalnız bu konuşmaya değil, bu konuşmanın çok ötesinde Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyete karşı olduğu, akılcı ve Aydınlanmacı uygarlığa ters düştüğü, daha açık deyişle irtica ideolojisini benimsediği bizzat kendi imzasıyla iddianameye yazılmış bulunuyor.
Ergenekon savcıları, savcılık yapıyor…
Ama bu Cumhuriyet savcılığı değil…
İLHAN SELÇUK, Naci Kaptan’ın 21.7.2010 tarihli iletisinden. Bu ileti aynı zamanda 8.7.2010 tarihli Cumhuriyet’te de yayınlanmıştır.
Hayri Balta
alaturkaonline.com