“Gence’de hava komando tugayı vardı ki, bir günde Azerbaycan’ı işgal edebilirdi. Kolay olmadı. Hadi şimdi çıkartın Rus askerini bir yerden de görelim. Çıkmıyorlar. Ne Gürcistan’ dan ne Tacikistan’dan. Bunun sistemi var. Rus ordusu karışık milletlerden oluşmuştu. Ordunun yüzde 60’ı Rus’tu, Bunların içinde birbiri ile geçinemeyen Ukraynalılar da vardı. Nahcivan’da sınırı koruyan Rus askerinin asıl görevi Türkiye’de casusluk yapmaktı. Operasyonlar yapıyor, sinsice girdikleri Anadolu’da türlü türlü işler görüyorlardı. Rus askerini göndermekle Türkiye’yi de kurtardık.
Gence isyanını bastırmak yerine neden Keleki’ye, köyünüze gittiniz;
Türkiye neden sizi desteklemedi?
İsyancı Albay Suret Hüseynov Bakü’ye yürüdüğünde kardeş kanı dökülmesini istemediğim için Keleki’ye gittim. Hüseynov, Karabağ’da savaşıyordu, başarılar kazanmıştı, askeri çevrelerin telkiniyle ona kahramanlık ünvanı verdim. Keleki’den iki gün önce Ankara’da ağırlandığım yalandır; bir ay sonra Türkiye’den maslahat almaya gittiğim de doğru değil. Bir halk, mücadelesini kendi yapmalıdır. Türkiye’nin başını niye buraya sokalım ki? Türkiye, diplomatik açıdan bizi desteklesin sağol deriz. Yeterli destek oldu, olmadı tartışması abestir; yeterli ifadesinin sınırı yoktur.Kanla verilen toprak ancak kanla alınabilir. AGİT, yıllardır diplomatik oyunlarla bizi oyalıyor. Kadim toprağımız Karabağ’ın masada satılmasına göz yummayız. Bunun için 239 teşkilatı birleştirerek Milli Mukavamet Hareketi’ni kurduk. Bunun amacı halkımızı psikolojik olarak muhtemel bir savaşa hazırlamaktır, siyasi bir maksadı yoktur. Kafkasya’da ikinci Ermeni devleti kurulmaya çalışılıyor. Ermenistan zaten Rusya’nın oyuncağı, maşası. Dünyada bir milletin yan yana iki devlet kurduğu görülmemiştir. Bu oyun tutmayacak. Ermenilere, Karabağ’da ancak kültürel özerklik verilebilir.
Son dönemlerde İran’daki Azeri Türkleri için çalışmalarınızı hızlandırdınız?
İran, 21. yüzyılda nasıl bir değişim geçirecek?
Dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan 40 milyon Azeri Türkü’nün hiçbir yerde kaydı yok. Ne BM’de ne de İKÖ’de. Ortada bir vurdumduymazlık var, bunu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Türk folklor ve kültürünü korumak benim görevimdir. Asimilasyon politikalarına rağmen İran’daki Türkler, Türklük şuurunu yitirmedi. Tahran rejiminin dışladığı çoğu entelektüel 4 milyon Türk, değişik ülkelere dağıldı. İran’da bir grup kültürel özerklikten yana. Bir kısmı ise bağımsızlık istiyor. Güney Azerbaycan hareketi geçtiğimiz yüzyılda üç defa kanlı biçimde bastırıldı. İran’da da bir çeşit KGB rejimi var. Rus sistemi nasıl çöktüyse insan fıtratı ile uyuşmayan bu baskı rejimi de son bulacaktır. ABD de İran’daki rejimi yıkmak değil yumuşatmak, liberalleştirmek istiyor. İranlılar da artık demokratik (!) dünyanın dışında kalamayacaklarını anlamaya başladılar. Sovyetler Birliği dağılacak dediğimde bana deli gözüyle bakıyorlardı. Şimdi de İran’daki sistem liberalleşecek, Azeri Türkleri demokratik haklarını elde edecekler diyorum. (Zaman-5/08/2000)
Böylece Türk ve İslâm dünyasının günümüz tarihine damgasını vuran üç büyük ‘efsane’ liderini inceledik. Mümkün olduğu kadar hayat bilgileri, mücadele esaslarının ilke, norm ve kriterleri ile verdikleri mücadelenin usul, esas, dayanak, hedef ve stratejilerini apaçık ortaya koyduk. Bu bilgileri bütün Türk aleminin en büyük önderi, Kemalizm’in fikir ve eylem babası Mustafa Kemâl ATATÜRK’ ün söylev, emanet, vasiyet ve demeçleri ile bütünleştirdik. Fikir plânında örnekler yerli yerine oturdu.Güncel mücadelenin hedef, amaç, ilke, usul, esas, metot, önem, anlam ve stratejileri bütün unsurlarıyla ortaya kondu.
Şimdi, konunun finaline geldik. Ancak, esasa geçmeden ve Irak Türkmen kardeşlerimize emanet ve nasihatlerimizi sıralamadan önce; Türk dünyasının sayılı, saygın ve seçkin bilim ve düşün adamlarından Prof. Dr. İsa Kayacan’ın “Türkmenleri Doğru Anlamak” başlıklı özgün bir değerlendirme yazısı ve makalesini aktarmak istiyorum.
Buyrun size nadir bir örnek daha;
TÜRKMENLERİ DOĞRU ANLAMAK (Prof. Dr. İSA KAYACAN)
“Kısa adı ITC olan, Irak Türkmen Cephesini ve bu cephenin faaliyetlerini iyi doğru anlamak gerekiyor. Geçtiğimiz günlerden birinde, Ankara’da Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliğinin kuruluşunun 12. yıldönümü kutlandı.
Arkasından, Ankara Tandoğan Meydanında “Büyük miting” gerçekleştirildi.
Yağmura rağmen, Tandoğan meydanını dolduran, Irak Türkmenlerini sevenler arasında bulunan bir kalem sahibi olarak gördüm ki, Irak Türkmen Cephesi giderek güçleniyor, yaygınlaşıyor. Hazırlanıp yayınlananlar, bilgi ve belgelerin getiricileri; Irak’ta İngiliz mandasındaki idareden krallığa, krallıktan cumhuriyete, cumhuriyetten diktatörlüğe, ezilen ve yok edilmek istenen tek milletin, Türkmenler olduğunu görmekteyiz.
Bilindiği gibi, Irak’ta Osmanlı sonrası 1927 yılında Krallık kuruluyor. 1932 yılında bağımsızlık ilan ediliyor. Krallık 1958 yılında devrilerek, cumhuriyete geçiliyor. 1968 yılında Baas Partisi iktidara geliyor. Saddam Hüseyin 1979 yılından itibaren Irak’ın yönetiminde söz sahibi oluyor. Her nedense, Irak yönetimleri tarafından Osmanlı Devleti’nin devamı gibi algılanan Türkmenler, hep potansiyel tehdit olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Bütün Irak yönetimleri, Türklük bilincini ortadan kaldırmak için Türkmenleri hep baskı altında tutmuşlar ve siyasi faaliyetlerine izin vermemişlerdir.
Değişik adlarla ve değişik aşamalardan geçen Türk kuruluşları, arkasından “Türkmeneli Partisi” ve “Türkmen Bağımsız Hareketinin” kurulmasıyla genişleyen Türkmen siyasi hareketi, 24 Nisan 1995 tarihinde Irak Türkmen Cephesinin kurulmasıyla yeni bir boyut kazanıyor. Bugün, Irak Türkmen Cephesinin lideri Dr. Sadettin Ergeç’tir. Bu cephenin Türkiye temsilcisiyse Ahmet Muratlı’dır. Irak Türkmen Cephesinin, Türkiye’deki temsilciliğinden başka, Londra, Berlin, Washington, Şam ve Brüksel’de temsilcilikleri bulunmaktadır.
Türkmenler Irak’ta üçüncü asli unsurdur. Irak’ta 1957 yılında en sağlıklı nüfus sayımında Irak nüfusu 6 milyon 298 bin 976, Türkmen nüfusu ise 567 bin olarak tespit edilmiştir. Bu sayım dikkate alındığında, bugün Irak’ta yaklaşık 3 milyon Türkmen’in yaşıyor olması gerekmektedir. Bu 3 milyon nüfusun yaklaşık yüzde 10’unun dış ülkelerde yaşadığı, bunların yüzde 40’ının da muhtemelen Türkiye’de ikamet ettiği tahmin edilmektedir.
Aslında “Türkmen” denilince ilk olarak Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden Türkmenistan halkı akla gelmektedir. Bunu da bertaraf edebilmek için “Irak Türkmenleri” sözcüğü yaygın olarak kullanılmaya başlanılmıştır.
Prof. Dr. İsa Kayacan’ın inceleme ve değerlendirmesi ile devam ediyoruz. Bu makale, değerli Hocamızın camia ile yakınlığı ve iç içeliği bakımından özgün bir örnektir. Dolayısıyla bütüne katkısı ve konuya kazandırdığı açılım bakımından dikkatle incelenmeye değerdir.
“ANKARA’DAKİ BÜYÜK MİTİNG
28 Nisan 2007 tarihinde, Ankara Tandoğan Meydanında, Irak Türkmen Cephesi Ankara Temsilciliğince düzenlenen büyük mitinge, ülke genelinden katılanların sayısı beklenilenin üstündeydi. Kerkük türkülerinin seslendirildiği miting meydanı, “iğne atsan yere düşmeyecek” ifadesiyle örtüşüyordu.
Türkmen davasının yılmaz savunucularından, dostum Şemsettin Küzeci’nin sunuculuğunu yaptığı miting katılımcıları, Kerkük-Türkmen şiirlerinden örnekleri Küzeci’nin sesinden dinlerken, heyecanın dorukta olduğunu gözledim. Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Ahmet Muratlı’nın uzun ve heyecanlı konuşması, Irak Türkmenlerinin geçmişten günümüze kadar uzanıp gelen sıkıntılarını teker teker ortaya koydu. “Kerkük namusumuzdur / Telafer öz vatanımızdır / Kerkük Türktür, Türk kalacaktır” sloganları anlamlıydı..
GÜNÜN SÖZÜ:
Dünyanın neresinde Türk varsa, ellerimizi uzatmalı ve kucaklaşmalıyız (İsa Kayacan)
Mustafa Nevruz SINACI
alaturkaonline.com