62.3 F
Los Angeles
2 Ekim 2023
AnasayfaAlaturka OnlineKIBRIS’TA YENİ UFUKLAR VE YENİ POLİTİKALAR

KIBRIS’TA YENİ UFUKLAR VE YENİ POLİTİKALAR

Kıbrıs’ta 24 Şubat 2008 sonrası yeni dönem ve çözüm arayışlarına yönelik tartışmalar konusunda sağlıklı bir bakış açısı oluşturulmasına katkıda bulunabilmek amacıyla; Başta ASAM  tarafından yürütülen çalışmalar olmak üzere, TURKISH FORUM (Dünya Türk Kongresi)’nce sürdürülen faaliyetleri de baz almak suretiyle, aşağıdaki perspektif oluşturulmuştur.

      Umarım, dikkatle okunur, incelenir ve değerlendirilir.

      BİR  “SORUNSAL” OLARAK KIBRIS

      Öncelikle belirtmek gerekir ki; Türkiye’nin Kıbrıs diye bir sorunu yoktur.

      Esas, konuya “sorun” olarak bakanlar sorunludur. Zira, Kıbrıs 1948’lerden itibaren sorun olmaya başlamış, 1950’ye kadar icra-i faaliyette bulunan TC hükümetleri “bizim Kıbrıs diye bir sorunumuz yoktur” paranoyasına sığınmış ve ada da giderek hızlanan tehdit, taciz, mezalim ve katliamlara taraf olmaktan (Mustafa Kemâl Atatürk’ün emir ve direktiflerine rağmen) ısrarla kaçınmışlardır. Bu onursuz, umarsız ve duyarsızlığın adı: Halk partisi zihniyetidir.

      Ancak, 14 Mayıs 1950’den itibaren, tamamı tapulu Türk vakıf mülkü-malı  olan Kıbrıs’ın kaderi değişmiş ve 1974 Barış Harekâtını  mümkün kılan Londra-Zürich ve Garanti antlaşmaları Demokrat Parti (Bayar, Menderes, Polatkan) tarafından imzalanmak suretiyle; Lozan’a rağmen Anavatan Türkiye Kıbrıs ile “çok sağlam ve uluslar arası kabul görmüş” belgeler bağlamında ilişkilendirilmiş olup; 1974 Barış Harekâtı ile sorun hitama ermiştir.

      KKTC’nin tam bir isabet, basiret ve beka sonucu ilânı ise sorunlara konulan noktadır.

      SORUNLU YÖNETİCİLERİN SORUMSUZLUĞU

      Milli Kahraman Dr. Rauf Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığında KKTC ve mütemmimi ile tam bir barış ve huzur adası haline gelmiş olan Kıbrıs; 1994’den itibaren, kör-kütük AB sevdası, çıkar hesapları  ve rant kavgaları yüzünden peşkeş çekilinceye kadar da bu sükünet süregelmiştir.

      AB SÜRECİ VE SONRASI

      GKRY’nin AB’ye katılmasına göz yuman, taviz ve ivaz veren dahili bedhahlar, aynı anda Kıbrıs’ta yaşanan huzuru baltalamış, asala yardakçısı, kara para aklayıcısı, terör ve tedhiş örgütü pkk yardım ve yatakçısı bir çete yönetimini bilerek ve isteyerek devlet derecesine taşımışlardır. İşte sorun buradan itibaren başlamaktadır. Hem de ne sorun !…

      Bu tasarrufla birlikte GKRY önü alınamaz bir cani; Yunanistan’la birlikte AB’de Türkiye aleyhine fink atan bir “kara belâ” kisvesine bürünmüştür. Sonrası malum: Dr. Rauf Denktaş’ın pis bir oyun sonucu Cumhurbaşkanlığından alınıp Talât’ın getirilmesi ile başlayan utanç verici bir furya. Değiştirilen tarih kitaplarından sokak adlarına kadar her şeyin ters-yüz edilmesi ve Rum’un “Kıbrıs bir Yunan adasıdır” diye bas-bas bağırmasına rağmen onursuz ve şuursuzca “iki halk bir devlet” masalının, (kongrelerinde Yunan ve Ermeni marşları çalan) bir parti tarafından aptalca dayatılması. Katliamların, EOKA zulmünün bir çırpıda unutulması ve tıpkı Türkiye de yaşanan 1938 karşı devrimi gibi “Milli Dava Kıbrıs” ve “ebed-müddet KKTC” idealinin akıl, fikir ve hafızalardan düşmanca kazınması girişimleri.

      İŞTE SORUN BU !…  

      Onursuz, haymatlos orjinli ve sorumsuzların neden olduğu facia..

      Bu mel’unlarca bilerek ve isteyerek yaratılan GKRY şimdi bir belâ. Her yeni gelene miras bir sıkıntı. KKTC kördüğüm. Çık çıkabilirsen işin içinden. Dahası var: Karşı tarafta Osmanlı mülkü  üzerinde hakim gecekondu yönetim uluslar arası antlaşmalar akdediyor, Akdeniz de petrol ve doğal aramaya, Türk karasularına tecavüz etmeye yelteniyor. Milli menfaatlerimize aykırı ikili antaklar kuruyor, KKTC’ni mağdur ve perişan etmek için her namertliğe başvuruyor. KKTC’ de yerleşik Türkler sorun oluyor, GKRY’ye Yunanistan ve adalardan göç edip yerleşen 100 bine yakın Rum sorun olmuyor. Oysa;

      KİLİT TAŞI TEORİSİ

      Çok değerli bilim adamı, milli dava adamı ve düşünür Şahabettin Yücel’in yüzlerce kere makalelerinde dile getirdiği ve hükümetlerin dikkatini çektiği bir mesele var. Kıbrıs adası Türk devleti ve Anadolu için kalkan değerinde ve “kilit taşı” niteliğindedir. Keza, jeolojik bakımdan da, 600-700 mil uzaktaki Yunanistan’ın değil yaklaşık 60-70 km yakınındaki Anadolu’nun doğal bir uzantısı ve parçasıdır. Bu nedenle de, Kıbrıs politikası Anavatan’ın “ana politikası” ve, nihai hedef olarak da ilhak ve bütünüyle Türkiye ye bağlanması alenen ilân edilmek ve hedeflenmek zorundadır. Evet. Elbet zorundadır. Zira bunu, Yunanistan ve GKRY yıllardır söylemektedir.

      YENİ  PERSPEKTİFLER VE ÖNGÖRÜLER:

      17 Şubat 2008, Kosova ve Kıbrıs’ın geleceğine damgasını vuracak gelişmelerin yaşandığı bir tarih olmuştur. Kosova’nın bağımsızlığını ilan ederek Avrupa’nın 49. devleti olduğu gün; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde (GKRY) yapılan Başkanlık seçimlerinin ilk turu, beş yıldır bu görevi yürüten Tasos Papadopulos’un yenilgisiyle sonuçlanmıştır. Seçim süreci boyunca, konuya ilişkin olarak gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve GKRY’de, gerek uluslararası alanda yapılan değerlendirmeler, hangi adayın kazanacağından ziyade, Papadopulos’un yeniden seçilip seçilemeyeceğine odaklanmıştır.

      BİR ANEKDOT:

      Kosova’nın bağımsızlığını ilân etmesinin arefesinde biz bunu “KKTC yönünden tarihi bir fırsat” olarak gördük ve ilânı müteakip derhal tanınmasını önerdik. Ancak, hangi akıl fukarası, şer ve şeytani tarafın telkiniyle oldu bilinmez, Talât bu tarihi fırsatı maalesef değerlendiremedi. Oysa, böyle akılcı, hukuka uygun ve cesur bir adım KKTC’ne hen uluslar arası alanda ve hem de maruz bırakıldığı izolasyonların def’i babında çok büyük fayda sağlayacaktı. İşte, milli duygu, beka ve basiret noksanlığı milli davaları böyle tahrip ve tarumar etmektedir.

      DEVAM EDELİM:

      “Papadopulos’un çözüm vizyonu olmamasının ve Kosova’nın bağımsızlığının, Ada’nın kalıcı olarak bölünmesine ve KKTC’nin tanınmasına zemin hazırladığı” tartışmaları, seçim sürecini yönlendiren temel faktörler olmuştur. ABD ve Avrupa Birliği (AB), Papadopulos’un katı siyasetinin Kıbrıs konusunda hareket alanlarını sınırlandırdığı düşüncesiyle, -Kosova’nın durumunun Kıbrıs’a emsal teşkil etmeyeceğini vurgulamakla birlikte- Ada’daki bölünmenin kalıcı hale geleceği hususunu ön plana çıkarmıştır.

      Ayrıca, Papadopulos’un seçilmemesi hâlinde çözüme yönelik yeni bir fırsat dönemi başlayacağı konusunda büyük beklenti yaratmıştır. Bu bağlamda, 24 Şubat 2008’de yapılan ikinci tur oylamada Çalışan Halkın İlerici Partisi (AKEL) Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas’ın Başkanlığa seçilmesi, Kıbrıs’ta çözüm kapısının aralanıp aralanamayacağı tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. (devamı var

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin

182,192BeğenenlerBeğen
15,999TakipçilerTakip Et
3,552TakipçilerTakip Et
7,660TakipçilerTakip Et
33,700AboneAbone Ol

Kaçırmayın