İkinci Dünya Savaşı’nın kanları üzerine sıçramadığı için güzelliğini günümüze kadar taşıyabilmiş bir kent… Brüj. Bu şansı sayesinde koruyabildiği, Orta Çağ’dan kalma o muazzam mimarisi hala masum.
Brüj; romantizmin, şairlerin, ressamların ve en önemlisi âşıkların elbirliğiyle “Âşıklar Şehri” olarak ilan ettikleri, daha sonra da tüm dünyanın bu karara saygı duyduğu “Paris”in en büyük rakiplerinden birisi.
12.Yüzyıl malikânelerinin arasından kalemle çizilmişçesine kıvrılan pırıl pırıl kanalları var bu kentin. Bu kanalların üzerinde bulunan çok sevimli, yaklaşık 20 kişilik olan gondollar ile gezinmek mümkün. Tahmin ettiğiniz gibi, bu gondollar her daim dolu. Biri kıyıya geliyor, yanaşıyor, yolcularını indiriyor ve hiç vakit kaybetmeden yenilerini alıyor, rotasını yineliyor… En güzeli de; Türkiye Fahri Konsolosluğu’nu bu kanallar üzerinde gezinirken görebiliyor olmak.
Brüj, Orta Çağ’daki boyutlarının dışına hiç taşmamış bir kent oluşuyla da dikkat çekiyor. Minicik, ufacık bir kent… Tam tabiriyle; “kutu gibi”. Avuçlarının arasına sığabilecekmiş hissini veriyor insana. Yarım günde tamamı gezilebiliyor bu kentin. Şekerden dekore edilmiş gibi duran sanat dükkânları, galerileri ve taş kaldırımlı tatlı sokakları öyle bir coşku veriyor ki, elinde olsa sarılmak geliyor insanın içinden.
Batı Flandra ilinin bu sevimli başkenti, aynı zamanda Belçika Birası ve dantelleri ile meşhur. Yüzlerce çeşit bira, ufak ama gayet orijinal dekore edilmiş, Brüj’e özgü barlarda tadılabiliniyor. Bu ünlü biralar; renklerine, tatlarına ve sunuluş şekillerine göre çeşitlendiriliyor. El emeği olan birbirinden güzel dantellerin satıldığı dantel dükkânları ise çok ilgi görüyor. Özellikle de gelin adayları tarafından…
Bu şeker kentte Çikolata Müzesi de var. Belçika’nın dünyaca ünlü çikolatalarını bu müzede keşfetmek apayrı bir zevk veriyor. Çikolata severlere tavsiye edilebilir.
Dahası; Kuzey Denizi’ne kıyısı olmamasına rağmen, Brüj, denize çok yakın olduğu için hala bir liman kenti olarak anılıyor.
Avrupa’nın gözbebeği, Orta Çağ’ın mirası, her bir köşesinden sanat akan Brüj’ün çiçek pazarlarını da unutmamak gerekir… Özenle üretilmiş o göz alıcı çiçeklerin mis gibi kokuları tüm kenti kaplıyor, hatta sarıp sarmalıyor. Tabii Brüj’e adım attığınız andan itibaren sizi de…
Şansınız varsa, bu kenti yaz ayları haricinde, kent daha sakinken gezmenizi tavsiye ederim. Ya da bir Yıl Başı zamanında… Benim bu şansım oldu ve size rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki;
Hem “minyatür” bir Paris görmek, hem de farklı bir “Aşk Kenti”nin tadına varmak istiyorsanız, aradığınız adres; Brüj.
İREM GÜRSOY
Temmuz, 2013
iremgursoy@alaturkaonline.com
twitter.com/gursoyirem