BÜYÜLEYİCİ AKSİYON SERİSİ GERİ DÖNDÜ, “TRANSFORMERS: CANAVARLARIN YÜKSELİŞİ (TRANSFORMERS: RISE OF THE BEASTS)”
Sinema Yazarı/Film Eleştirmeni Efe TEKSOY; aksiyon, macera ve bilim kurgu türündeki “TRANSFORMERS: RISE OF THE BEASTS” adlı filmin incelemesini, ayrıntılı detaylarıyla, Amerika’nın en çok okunan Los Angeles merkezli ilk Türkçe internet Gazetesi @alaturkaonline için kaleme aldı.
BİR KÜRESEL FENOMEN SERİSİ
Paramount Pictures, Skydance Media, New Republic Pictures, Di Bonaventura Pictures, Bay Films, Entertainment One, Allspark Pictures ve Hasbro yapımı Transformers: Rise of the Beasts, serinin yeni filmi olarak vizyondaki yerini aldı. Son 16 yılda vizyona giren altı adrenalin yüklü filmde Transformers canlı aksiyon serisi, izleyicileri bilim kurgu türünün en şaşırtıcı ve farklı dünyasıyla tanıştırdı. Bu süreçte 4,8 milyar dolar gişe hasılatına ulaşan küresel bir fenomen haline gelen seri, bu defa hayranlarının karşısına yeni karakterler çıkararak heyecanı bambaşka bir seviyeye taşıyor. 200 milyon dolar bütçeyle çekilen bu yapımın ana çekimleri; Peru, Montreal, Los Angeles ve New York City’de gerçekleşti. Kahramanlarımız bu defa izleyicileri, Autobotlarla birlikte ‘90’larda Dünyayı dolaşan bir maceraya çıkarıyor ve Decepticonlar arasında devam eden savaşa yepyeni bir Transformers türü olan Maximalları tanıtıyor. Yönetmenliğini Steven Caple Jr.’ın yaptığı filmin idari yapımcıları arasında efsane film yapımcısı Steven Spielberg yer alıyor. Yeni bir üçlemenin ilk bölümü olması amaçlanan bu yapım, 1984 serisi ve animasyon filmi tarafından kurulan Transformers: Generation 1’i takip eden, Transformers: Beast Wars hikâyesine dayanıyor.
MAXIMALLAR
Heyecan dolu bu epik macera, bu defa hayranlarını 1990’ların New York’undan Peru’nun ilkel ormanlarına ve evrenin en ücra köşelerine kadar bir dünya turuna çıkarıyor. Filmin alt metnine bakacak olursak, Maximallar insanların erdemli olduğunu biliyorlar ve Dünyayı korumak için savaşmaya değeceğini düşünüyorlar. Ayrıca Optimus Prime karakteri de; bu erdem ve ahlak ilkesinden hareketle, başta düşmanı olarak gördüğü insanlara, sonradan yardım elini uzatmak için tereddüt etmiyor ve Dünyayı korumak için iş birliği yapıyor. Batı felsefesinde ve entelektüel tarihi üzerinde çığır açan Alman filozof Friedrich Nietzsche, Modern Avrupa kültürünün en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilen eseri; ‘’Ahlakın Soy Kütüğü Üstüne’’de; “İyileri düşman olarak görenler karşılarında tam da kötü düşmanları bulur.” der ve bunun en az yadsınacak şey olduğunu belirtir. Tıpkı başta insanları düşman olarak gören Optimus’un, karşısında asıl düşmanları olan Unicron ve Terrorcon Scourge’u bulduğu gibi.
FİLMİN KONUSU
Yıl 1994 (hip hop ve Air Jordans Çağı), eski ABD ordusu eri Noah Diaz ailesini geçindirmek için elinden geleni yapmaktadır. Bir dizi olay sonunda kendisini Autobotların dostu olarak bulur. Bu sırada Ellis Adası’ndaki arkeolojik müzede genç araştırmacı Elena Wallace, bilmeden Antik bir heykelin içinde gizli olan bir uzaylı işareti tetikler. Çağrıyı alan Noah ve Autobotlar, tam kötü Terrorcon Scourge ve sürüngen robotik Sweeplerin saldırdığı anda gelir. Scourge, akıl almaz bir boyuta ve yıkıcı bir güce sahip bir varlık olan Unicron’u çağırma yeteneğine sahip gizemli bir eserle birlikte kaçtığında Noah ve Elena, Autobotlarla güçlerini birleştirerek Dünyanın yok edilmesini önlemeye çalışırlar. Bu savaşta; Transformers‘ın yeni bir fraksiyonu olan Maximals, Dünya savaşında müttefik olarak Autobot‘lara katılır.
Oyuncu kadrosunda; Anthony Ramos, Dominique Fishback, Luna Lauren Velez, Dean Scott Vazquez, Tobe Nwigwe, Sarah Stiles, Leni Parker, Frank Marrs, Aidan Devine, Liza Koshy (ses) Pete Davidson (ses), Ron Perlman (ses) ve Peter Cullen (ses) yer alıyor.
YAPIM HAKKINDA
1996 ile 1999 arasında üç sezon yayınlanan ve çığır açan bilgisayar animasyonlu TV dizisi, “Beast Wars: Transformers”da tanıştığımız Maximallar (namı diğer Canavarlar) ve baş düşmanları Predaconlar kısa sürede en popüler Transformers gruplarından biri olmuştur. Animasyon dizisi, 1998’de Animasyonda En İyi Bireysel Başarı dalında prestijli Gündüz Kuşağı Emmy Ödülü’nü almış ve Canavar Savaşları serisine de yol açtı. Yapımcı Mark Vahradian şunları söylüyor; “Bu filmde Canavarların dünyada Autobotlardan daha uzun süredir var olduğunu öğreneceksiniz. İnsanlığın yükselişime tanık olmuşlar ve sırlarından bazılarını insanlarla paylaşmışlar. O yüzden 1994’te insanlığa karşı henüz Autobotların duymadığı kadar saygı duyuyorlar. Canavarlar, insanların erdemli olduğunu biliyorlar ve Dünya’yı korumak için savaşmaya değeceğini düşünüyorlar.” Canavarların Dünyada Autobotlar’dan daha uzun süredir var olduğu gösterilen bu filmde, Maximalları beyaz perdeye taşımanın heyecan verici görevi yapımcıların tüm belirsizliklerini ortadan kaldırdı ve Transformers macerasında onları da önemli karakterler olarak dahil etme kararı verildi.
MIRAGE KARAKTERİNİN TASARIMI
Hiçbir Transformers filmi, şekil değiştiren ve yerçekimine meydan okuyan hareketler yapan muhteşem arabalar ordusu olmadan tamamlanmış olmaz. Transformers Canavarların Yükselişi’ndeki arabalar müthiş yeni arabalar konvoyunun yanı sıra bilinen favorileri de içeriyor. Yapımcı Mark Vahradian şunları söylüyor; “Tabii ki Bumblebee’yi bir Camaro, Optimus Prime’ı ise bir konteyner kamyonu olarak göreceksiniz ama yeni Autobot karakterimiz Mirage konusunda uzun bir tartışmamız oldu. Muhtemelen filmde en fazla görünen robot ve bence hayranların favorisi olacak. Akla gelen hemen hemen her arabayı düşündük ama bir Porsche’u hiç düşünmedik. Ve bu tür bir Porsche’un robot formuna dönüştüğünü gördüğünüzde çok özel olacak. Yuvarlak hatları ve güzel tasarımıyla Mirage’ı gerçekten ön plana çıkaracak.” Yapımcılar başta Mirage karakterini bir Ferrari olarak düşünse de, daha sonra Lamborghini yapmayı düşündü. En sonunda ise onun mükemmel bir seçim olacağına kara verdiler. Yönetmen Steven Caple Jr, Mirage için neden bir Porsche seçildiğini şöyle anlatıyor. “Aslında Michael Bay’in ‘’Bad Boys’’ filmine bir gönderme. O film, benim Porsche ile ilk tanışmamdı ve gördüğümde ‘Olamaz(!) Will Smith çok havalı bir araba kullanıyor!’ demiştim. O yüzden o şekilde bir gönderme yapmak eğlenceliydi. Arabaların çoğu 90’ların bir tür nostaljisiydi. Son derece nadir Nissan Skyline da buna dahil. O arabayı bulmak çok zordu. Yollarda hala çok az sayıda var ve onları kiralayıp Nightbird’ün karakteri olarak kullandık. Bu filmde gerçekten tüm arabaları maksimum derecede zorladık. Gerçek anlamda tekerlekleri düşene kadar! İzleyiciler, kanımca bunu mutlaka beğenecek.”
ORMANIN İÇİNDEKİ GİZEM
Transformers filmini yapmak her zaman büyük bir maceradır ve çoğunlukla filmde yer verilecek muhteşem mekanlar arayışıyla Dünyada seyahat etmeyi gerektirir. Seride önceki bölümler izleyicileri İngiltere’deki Stonehenge ve Mısır’ın Büyük Piramitleri gibi ikonik bölgelere götürdü. Görkemli üçüncü bölüm olan Transformers Canavarların Yükselişi için ise yapımcılar benzersiz bir boyutta, ölçekte ve muhteşemlikte mekan bulmak için kendilerini oldukça zorladılar. Başta Tanzanya’daki sönmüş bir volkan olan Kilimanjaro dağını düşündüler. Ama sonunda Güney Peru’daki 15. Yüzyıl Inca yerleşkesi Machu Picchu’yu seçtiler. Filmin yapımcıcı Mark Vahradian şunları söylüyor; “Hikayede, geleneksel kostümler giyen yüzlerce insanın olduğu ve robotlarımızın da onların arasına karıştığı büyük festival sahnesini düşünmeden edemedik. Bu yüzden de özellikle Peru’ya gitmek istedik. Öncelikle de daha önce hiç kimsenin orada bunun gibi büyük bir film çekmediği için.”
AYLAR SÜREN LOJİSTİK PLANLAMA
Ortalama bir yapım genelde görüntü almak ve sonra da o görüntüleri bir stüdyoda oyuncuların önlerinde durduğu LED ekranlara yansıtmak için ikinci bir ekibi yabancı mekana gönderirken, Transformers Canavarlar’ın yükselişi ekibinin hepsi çekim için Peru’ya gitti. Bu nedenle de tüm film ekipmanlarını nakletmek aylar süren lojistik planlama ve nakliye gerektirdi. Vahradian şunları söylüyor; “Çok çok zor bir işti. Çünkü Peru’da tekno vinçler falan yoktu ve o yüzden de her şeyi Mexico City’den ve başka yerlerden getirmek zorunda kaldık. Ayrıca birçok sahne çektiğimiz Machu Picchu ve Peru şehri- Cusco çok yüksek rakımlarda. O yüzden de tüm ekip ve oyuncular için fiziksel olarak da zorlayıcıydı.” Aynı duyguları paylaşan yapımcı Lorenzo di Bonaventura da; “Peru’nun bu tür film yapımında kullanılmamasının neden, destek sistemlerinin olmaması. Bu yüzden de birçok bilinmeyenle karşılaşıyorsunuz ve bir ormanda çekim yaparken bu hiç de kolay değildir.” diye belirtiyor.
İKONİK MEKANLARDA ÇEKİM YAPMAK
Dünyanın en güzel ve ikonik tarihi mekanlarından birine eşsiz bir erişimi olan yapımcılar, zamanlarının büyük bölümünü Machu Picchu’da geçirdi. Mekanı baştan sonra dronlarla ve özellikle burada çekim yapmak için geliştirilmiş uygulamalı kamera donanımlarıyla çektiler. Vinç ya da dolly sisteminin kullanılması yasak olduğu için bir robot Stedicam geliştirildi ve üzerine bir kamera yerleştirilen bir vinç gibi kullanıldı. Mekanda çok fazla çekim yaptıkları için VFX süpervizörü Gary Brozencih’e göre Macchu Picchu’nun neredeyse bilgisayarda üretilmiş hiçbir görüntüsüne gerek kalmadı. “Dron ekibi özellikle çok iyi iş çıkardı ve bize filmde göreceğiniz çok güzel görüntüler verdi. Genel olarak bence çekimlerde Machu Picchu’nun hakkını verdik ve bundan dolayı da sonunda hiçbir şeyi değiştirmedik.” Oldukça zor şartlar altında gerçekleşen ‘’Transformers Canavarların Yükselişi’’ ekibi birinci çekim ekibiyle birlikte Peru’da altı hafta çekim yaptı. Ayrıca ikinci ekip de iki hafta daha çekim yaptı ve yerel halktan gördükleri coşku olağanüstüydü. Yapımcı Lorenzo Di Bonaventura şunları söylüyor; “Transformers’ın özel yanlarından biri de bu. Tüm sınırları aşıyor. Ben dünyayı dolaştım ve hayran tabanının ne kadar derin olduğunu görmek her zaman dikkat çekicidir. Bu filmlerin büyük bir küresel izleyici kitlesine hitap ettiğini hatırlatır.” Oyuncu Anthony Ramos için Peru ormanlarında ve Machu Picchu’da çekim yapmak bir ilham oldu. Bununla ilgili olarak Anthony Ramos şunları söylüyor; “İlk gittiğimizde bölgeyi dolaştık ve rehberimiz son yüz yıl boyunda Inca halkının var olduğunu ve inşa ettikleri hiçbir şeyin savaş için kullanılmadığını söyledi. İnşa ettikleri her şey dostluk ruhuyla birbirini desteklemiş. Herkesin belli bir görevi varmış ve her şey hayatı korumak ve başka insanlara hizmet etmeyi amaçlamış. Yani bu olağanüstü mekanın çok özel olduğunu, robotların ve insanların birbirleriyle bir olmayı keşfettikleri yer olması bakımında çok mantıklıydı.”
İyi Seyirler Dilerim
EFE TEKSOY
Kaynakça
Friedrich Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü Üstüne-Bir Kavga Yazısı, çev. Ahmet İnam, İstanbul: Say Yayınları, 2022