56.8 F
Los Angeles
19 Nisan 2024
AnasayfaAlaturka OnlineYeşil nedir ne değildir ve/veya Yalan haber'e direnç'i artırmak için ne yapmalı?!

Yeşil nedir ne değildir ve/veya Yalan haber’e direnç’i artırmak için ne yapmalı?!

Yalan Habere Direnc arttirmak - Hayrullah MahmudYeşil nedir ne değildir ve/veya Yalan haber’e direnç’i artırmak için ne yapmalı?! Silivri kumpas’ı kurulduğunda Batı medyası Türkiye’de üretilen yalan haber’lere ne kadar direnç’liydi?!

Yeşil nedir ne değildir ve/veya Yalan haber’e direnç’i artırmak için ne yapmalı?! Hayrullah Mahmud yazdı.

“Önlerine sözün özünü koyun ki okusunlar, anlaşılır biçimde koyun ki takdir etsinler, canlı biçimde koyun ki hatırlayabilsinler ve hepsinden önemlisi doğru olarak koyun ki ışığını takip etsinler.”
Joseph Pulitzer

“I. Dünya Savaşı o zamana kadar dünyada yaşanmış en büyük, en öldürücü cinayetlerden biriydi. Bunun aksini söyleyen her gazeteci yalan söylüyordur. Yazarlar ya propaganda yapıyorlardı veya susuyorlardı veya fiilen savaşa katılıyorlardı.”
Ernest Hemingway

“… savaş çıktı; insan aklına ve insan doğasına aykırı olan o şey. Milyonlarca insan birbirine ihanet etti, çalıp çırptı, adam öldürdü… yüz yıllardır dünyanın hiçbir mahkemesinin yıllıklarında kayda geçirilmemiş ve o zamanlar canilerin bile kendi yaptıklarını suç olarak görmedikleri sayısız suçlar işlediler.”
Leo Tolstoy, Savaş ve Barış

“1918’e kadar Fransızlar cumhuriyete inanıyorlardı. 1918’den sonra onları cumhuriyetten iğrendirmek, uzaklaştırmak, yerine ilk dokunuşta dağılıverecek bir demokrasi hayaleti koymak oyununa girişildi. Dışarıdan düşmanların idare ettikleri oyun ince ve şeytaniydi. Fakat bu oyuna içeride paraları üzerine titreyenler, iktidar mevkiine susayanlar, bütün hasetçiler, kıskançlar, kabiliyetsizler ve alçaklar kapıldılar. Fransa’nın yaşaması için cumhuriyet batsın diyenler oldu. Bu suikastçıların kullandığı başlıca silah basın oldu. Demokratik bir rejimde basın yalan söylerse rejim de ölüme mahkum olur. Zira hakimiyete sahip olan millet eğer doğru haber alamazsa hakimiyetini serbestçe kullanamaz.
Pierre Lazareff

“Cumhuriyet skandallarla çalkalandığında, demokrasinin erdemi zaafa uğramaya başladığında, ahlak yerini alaycılığa bıraktığında, piyasanın kuralları yasaların üzerine çıktığında gazeteci tarafsızlığını koruyamaz. Gazeteci kampını seçmelidir! Kervanlar geçerken köpekler hep havlayacak!”
Le Monde Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Edwy Plenel, “Köpek Zamanı” (Un temps de chien) başlıklı kitabından

“Korkulan bir insan olmaktansa sevilen bir insan olmak mı, yoksa sevilen bir insan olmaktansa korkulan bir insan olmak mı daha iyidir? Bu iki özelliği bir arada bulundurmak güç olduğundan birisinden vazgeçmek gerekirse korkulan bir insan olmak daha iyidir, derim. Çünkü insanlar, yaradılıştan kötü oldukları için bir çıkar karşısında sevgi bağları yok olur. Oysa korku ile bağlanmış insanlar ceza tehdidi altında oldukları için bu bağlar hiçbir zaman onların yakasını bırakmaz.”
Niccolò Machiavelli

“Adam kullananlar ve sahtekârlar, etraflarında bükülmeyen insan istemez. Onlara tokat yedikçe, köpek gibi yaltaklanan uysal, kaypak ve şaklaban, emir kulu, dalkavuk insanlar lazımdır. Adam kullananlar ve politika bezirgânları, şayet şahsi menfaatlerini yürütmek için dindarların hizmetine muhtaç olurlarsa, nerede dindar varsa, onları arar ve bulurlar!”
Fransız Emil Fauget, “Liberalizm” adlı eserinden

“Bir gazetenin veya Tv kanalının iş olarak, business olarak hızlı gelişmesi ancak gazetecilik ve yayıncılık kalitesinin yük­selmesi ile mümkün olur. Yayın organları esas kazançlarını ilandan elde ederler. Ancak okurlar, izleyiciler, yayın organındaki haberlere inanmıyorlarsa, ilanları da inandırıcı bulmaz­lar. Okurlar yayın organlarının içeriğini zayıf, haberlerini abartılmış bulurlarsa, reklamı yapılan ürünler için de aynı şe­yi düşünür. Gazete olarak kalitesini koruyamayan, geliştiremeyen bir yayın organı iş olarak da verimliliğini karlılığım ve performansını yükseltemez.”
New York Post gazetesinin eski yayın yönetmenlerinden Pete Hamill’ın “News as a Verb: Journalism at the End of Twentieth Century” adlı kitabından..

“Haber bir yerlerde birilerinin gizlemeye çalıştığı şeye denir. Geriye kalan her şey ilandır.”
Yazar Lord Radcliff

“Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.”
M. Kemal Atatürk

“Üç gazete, beni yüz sancaktan daha çok korkutur.”
Napoleon

Boston Herald gazetesi 1847’de yayına başladığı dönemde çıkış amacını “Çağın ruhuna hitap etmek” diye açıklamıştı.

DURUM ANALİZ

Enstantane 1:

ABD’de şahinler dönemi ve Türkiye

ABD’nin şahinlerinden Mike Pompeo, yakında resmen Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturuyor. John Bolton da Ulusal Güvenlik Danışmanı olacak. Şahinlerin göreve gelmesi, Türkiye ile ilişkilerde zor bir dönemin habercisi.

ABD’de Rex Tillerson’ın 31 Mart’ta Dışişleri Bakanlığı görevini resmen ayrılmasının ardından eski CIA başkanı Mike Pompeo’nun Senato’daki onay sürecinin ardından yakında ABD Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturması bekleniyor. 9 Nisan’da da Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak göreve başlayacak deneyimli büyükelçi John Bolton geçmişte Türkiye’nin politikaları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konularında eleştirel görüşler ifade etmişti.

ABD Başkanı Donald Trump’ın dış politikada kritik görevlere şahin görüşleriyle bilinen isimleri getirmesi, Washington-Ankara hattında zor bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.

“Türkiye için çetin muhataplar”

Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (GMF) Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Direktörü Ian Lesser, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede “Trump, kendisinin ‘Önce Amerika’ stratejisini uygulamaya hazır isimleri seçti. Önümüzdeki süreç ABD’nin bazı müttefikleri için çok da rahat geçmeyebilir” diye konuştu. Geçmişte ABD Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan ve Türkiye konularında uzmanlığıyla bilinen Lesser, Trump’ın yeni dış ve güvenlik politikaları ekibinin, Ankara ile ihtilaflı pek çok konuda daha sert bir tavır takınabileceğini söyledi.

Enstantane 2:

ABD Savunma Bakanı Mattis, en savaş yanlısı yetkililerden biri olarak bilinmesine rağmen Trump tarafından Ulusal Güvenlik Danışmanı atanan Bolton’la tanışırken taşı gediğine koydu: ”Şeytanın vücut bulmuş halisin diye duydum.”

Enstantane 3:

Zarrab davasında karar, 11 Nisan’da açıklanıyor.

Enstantane 4:

ABD büyükelçiliği Kudüs’e mayısta taşınacak.
ABD’nin İsrail Büyükelçiliğinin İsrail’in bağımsızlığının 70’nci yıldönümü olan 14 Mayıs’ta Kudüs’e taşınacağı açıklandı.

Enstantane 5:
ABD Başkanı Trump ile İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Beyaz Saray’daki görüşmesinde, “ABD’nin Kudüs kararı” ile “İran’a karşı ortak duruş” konuları konuşuldu.

Yorum şu:

Baştankara İsrail / İran makas’ında!
Nüans?!
Sermaye, AB / 28 Şubat makas’ında!
Ezcümle:
Bugün aslında dün’dü!
Nokta.

DURUM

Haber şu:

‘Yeşil yaşıyor mu?’ tartışması

Eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı İsmail Hakkı Pekin, “4-5 ay önce haber aldım. ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım yaşıyor” dedi. Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ise bu iddiaya “Mahmut Yıldırım sağ olsa hiçbir zaman kendisi saklayamayacak kadar geveze biridir” yanıtını verdi

Yorum şu:

AB’den Hanefi Avcı doğru söylüyor!
Ne var ki, “Ölüyü dirilten” konjonktür ortada!
“Yeşil yaşıyor!”
28 Şubat / AB makas’ı.

Nüans?!
“Yeşil” bir kişi’nin kod adı da olabilir ve/veya bir operasyon’un kod adı da olabilir!

Nokta.

NEDİR NE DEĞİLDİR

Yazı şu:

Ertuğrul Özkök’ün umudu bitti

8 yıl önce Hürriyet’in genel yayın yönetmenliğinden alınan Ertuğrul Özkök geri dönme umudunu daima korumuştu. Demirören dönemiyle bu kapının bir daha açılmayacak şekilde kapandığı görülüyor.

Özkök’ün kontrol ettiği ve Hürriyet’te her daim ayrıcalıklı oldukları söylenen “bar ekibi” de satışın ardından kaybedenler safına dahil edilebilir. Hürriyet’i yıllardır “bar ekibi” yönetti ve ekip dışında kalanlar ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar bu kast sistemini aşıp gazetede söz sahibi olamadı.

Yorum şu:

Gazetecilik mesleğinde, derin istihbarat’ın hakkında en çok mavra ürettiği isim’lerden yek’idir Ertuğrul Özkök.

Akademisyen kökenlidir, liberaldir, AB’cidir, şimdi Google’de reklam’ı en çok dönen Urla’da ev sahibidir.

Aynı zamanda Acarkent’lidir.

“Özkök, ülkeyi terk ediyor, kaçıyor” diyorlardı, şimdi yazdıklarına bakın, kaybetti vs.
Dünya Kıyamet’e giderken, o denizatı’nın üstünde poz kesmiyor muydu?!

Özkök’ü, derin AB istihbarat bıraksa, Hürriyet’ten çıkıp, kazanımları ile yeni hayat kurmak için yoluna devam edecek; ne var ki, ne gidebiliyor ne de yapabiliyor!
Yaş’daşı Fatih Çekirge bir başka hikaye.

Uzun lafın kısası:

Özkök kaybetti üzerinden verilmek istenen mesaj:
Kaybedenler, hangi saflaşma üzerinden kazanır ve/veya kazanımlarını güvence altına alır?!

Yani?!

Gizli Urla reklamı.

AB & Urla enerji bazlı Rusya vb kazan & kazan’ı.

Nüans?!

Yoksa Ertuğrul Özkök’ün kaybettiği falan yok, her devir’de kazanan.

BOP’ta kaybettiği ne var?!

İtibar derseniz, hiçbir zaman Özkök’ün itibar diye bir derdi olmadı!

“Vatan” derseniz, yıllardır haymatlos, derin Alman’ın, AB’nin içimizdeki elemanı.

Hasılı:

28 Şubat / AB makas’ı.

Yani?!

Türkiye’de herkese her şey olur; ne var ki, Alman beslemelere hiçbir şey olmaz!(?)

Meteo 28 şubat kapsamında, Aydın Doğan yek adım geri attı.

Paris’ten kanat çırpan kelebek, Türkiye’de küçük dağ’ları yerinden oynattı.

Konjonktür.

Ezcümle:

Acem Barzan tahterevalli.

Olmaz olmaz deme, bu defa kesin olabilir, çıkmaz denilenlere ek fatura çıkabilir.

Alman’lar, ağır metal yorgun’u Turko Alaman familyadan rahatsız.
Nokta.

SÖYLEM’METRE

Haber şu:

Türkiye ‘yalan haberlere’ en az dirençli ülkelerden oldu

Yorum şu:

İstihbarat Savaşları.
“Yalan Haber Değirmeni”ni çevirecek su’yu akıtan da, temiz su’yu sağlayacak rafineri’ye izin vermeyen de yine aynı istihbarat değil mi?!

Yani?!

Türkiye’de haber’in güvenirliği yerlerde sürünüyor ise sebep çok net ortada!
BOP çerçevesi’nde ‘merkez medya’lar önce AB’nin özel fon’larından akan zehirli para ile mama’landı, sonrası malum “gıda zehirlenmesi!”

Demem o ki:

Silivri kumpas’ı kurulduğunda Batı medyası Türkiye’de üretilen yalan haber’lere ne kadar direnç’liydi?!

Demem şu ki:

Savaş’ta ilk ölen gerçek’tir ve de AB bu konuda hiç de masum değil!

Hasılı:

Matruşka BOP’un final sahnesinde, adım adım yükselen “Neo Saddam” Erdoğan heykel’i kapsamında, ortada yazılmayan gerçek kaldı mı ki, direnç’i olsun?!

Batı kendi yarattığı, Türkiye’deki yozlaşma (3Y) üzerinden iktidar’a iliştirdiği “kötü kahraman (Erdoğan)”dan kurtulmak için yardım istiyor!?
Mümkün.

Soru:

AB’nin, CIA’nın, derin NATO’nun elemanları ‘merkez siyaset’te, ‘merkez medya’da halen büyük köşe’leri işgal ederken, neden gerçekler dile gelmekte zorlanıyor?!

Nüans?!

Ertuğrul Özkök, Fatih Çekirge, Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Hıncal Uluç vb.

Tuncay Özkan, Meteo 28 şubat kapsamında Kılıçdaroğlu’nun yardımcısı oldu.

Vs vs vs.

Ezcümle:

Küresel güvenlik’i tehdit eden “kirli haber, kirli siyaset, kirli ticaret, kirli bürokrasi” sarmalı kapsamında, şeytan masası’nın bacak’ları yeniden kırılır mı?!

1 defa yapan 1 daha yapar ise “Neden olmasın?”!

Nüans?!

Merkez Medya’da 1 şey değişir, dalga dalga her şey değişir, nihayet’inde bakış açısı değişir.
Nokta.

OKUR YORUM

Mahir ŞEKİ:

*Sn.HM’un da zaman zaman kullandığı ”At izinin, İt izine karışması” deyiminin doğrusunun ”İt izinin, Kurt izine karışması” olması gerektiğini düşünüyorum..

Ne kadar karışırsa, karışsın at ve it izleri kolayca birbirinden ayrılabilir; geldikleri ve gittikleri yön tespit edilebilir..

İt ve Kurt izleri karıştığında ayırmak; nereden gelip, nereye gittiklerini tespit etmek uzmanının/ustasının yapacağı iş..

(KURT: 4 parmak ve bir aya olmak üzere 5 parçalı bir ayak izi vardır. Ön ve arka ayaklar birbirine çok benzer ve köpek, tilki, çakal gibi hayvanlarla kolaylıkla karıştırılabilir. Ancak kurt ayak izi en büyük olandır ve yaklaşık bir yumruk büyüklüğündedir. Büyük köpeklerin ayak izleri kurt izine yakın olsa da, biraz daha küçüktür. Ayrıca kurtlar arka ayaklarını ön ayaklarının bastığı noktaya basarlar.. Köpekler işe ön ayak-arka ayak arasındaki bir noktaya basarlar. Esas ayırıcı nokta budur.)

El cevap:

Sayın Okur,
Akıl akıldan üstündür.
Mümkün.
Neden olmasın?!
İlgi katkı için teşekkürler.
Selamlar.
HM

ARŞİV’DEN KİTAP ÖZETİ

Kitabın adı: ÖZEL ANILARLA ATATÜRK VE ÇOCUK FOTOĞRAFLARI ALBÜMÜ
Hazırlayan: Hanri Benazus
2015
Hürriyet
262 sayfa

Sayfa 25:

“Cebindeki saatin kurtardığı hayat…”

Sayfa 27:

(*) Parçalanmış saat halen Alman Savaş Müzesi’nde  bulunmaktadır.
(**) Hediye Altın Saat Anıtkabir Müzesi’nde bulunmaktadır.

Sayfa 42:

“Türk insanı kafasıyla iş görür…”

Kılıç Ali’nin anılarından:

Atatürk bir gün yaverine emir verir:

– Gar Müdürü’ne emir verin! Özel tren hazırlansın! Gideceğiz!

Gereken emir yerine getirilir. Fakat hiç kimse böyle aniden verilen bir emirle nereye gidileceğini pek anlayamaz.

Kısa bir süre sonra, Atatürk, beraberinde bulunanlarla birlikte Ankara Garı’na gelir ve Gar Müdürünü yanına çağırtarak sorar:

– Tren hazır mı?

– Hazır efendim…

– Peki!.. Hangi yöne gideceğimizi nereden biliyorsun?..

Gar Müdürü rahat bir şekilde soruyu cevaplar:

– Paşam bunu bildiğim için, trenin iki yönüne de lokomotif koydurdum… İkisi de istim üstünde göreve hazırdır. Siz ne tarafa emredersiniz, o yöne gidebilirsiniz.

Böyle bir cevaptan memnun olan Atatürk, yetkili kişiye Gar Müdürünü en üst dereceye terfi ettirmesini emreder ve sözlerini şöyle noktalar:

– Türk insanı kafasıyla iş görür!

Sayfa 46:

Şevket Özengin’inn anılarından:

Sohbetlerinde söz konusu olan Hatay olunca Fevzi Çakmak şöyle konuştu:

“İzin verirseniz, iki fırka askerle, yirmidört saat içinde Hatay’ı işgal edeyim… Yalnız doğacak olayların sorumluluğunu siz hesaplarsınız…”

Mustafa Kemal Atatürk, bu sözlere karşı sağ eli ile dudağını büktü. Gözlerini kapatarak bir dakikalık düşünmeden sonra, Mareşal Feviz Çakmak’un önerisine şu tarihsel yanıtı verdi:

“Hayır! Bizler savaş yapıp kan dökmeyeceğiz!.. Ben orayı mutlaka barışla alacağım!…”

Sayfa 56:

Ay Işığı’nda Atatürk’ü tanıyan arkadaşlar gürültüyü kesip sustular.

Sayfa 63:

“Dikkat Mehmet…”

Eskişehir Gar Müdür Yardımcısı Yaşar Karador’un anlatımı:

Atatürk, bir anısını şöyle dile getirdi:

“Bir gün yabancı bir Ulusun Generali bana şöyle dedi:

Kabul ediyorum ki Türk askeri çok cesurdur. Saldırı ve korumada eşsiz bir insandır. Yurt sevgisi o kadar güçlü, saygısı o kadar kesindir ki, onu gömüldüğü siperden komutansız geri almak mümkün olmamıştır. Fakat Paşa, siz de kabul ediniz ki, ani karar verme yönünden noksanı vardır ve inisiyatifi, istenildiği kadar güçlü değildir.

Ben, Türk askerinin seziş ve hızlı karar verme yönünden de dünyanın en ileri ordularının askerleri ile bir ayarda olduğunu iddia ettim. Bana şöyle dedi:

Şu halde Paşa, rastgele bir askerinizi çağırınız. Gözünüzün önünde kanıtlayayım ki, intikali noksandır. Bu teklifini tereddütsüz kabul ettim ve seslendim. İçeriye tam gücüyle tüfeğe yüklenip, askeri yere yuvarlanarak bana da; “Gördünüz mü? Silahını kavradığım halde, ne yapmak istediğimi kavrayamadı?..” diyecekti.

Askerin adını bilmiyordum. Ona genel ismiyle ve doğrudan bir komuta anlamı anlamı taşımayan seslenişimle şöyle dedim:

“Dikkat Mehmet!..
General tüfeğe yüklendi ve kendisi sırt üstü yere yuvarlandı.
Bu gülünç durumdan doğrulmaya çalışırken bana şöyle dedi:

– Aman Paşam!.. Siz ona bir şey söylediniz.
Kendisine sadece; “Dikkat” dediğimi açıklayıp, sözüme şöyle devam ettim:

“Bir ‘Dikkat’ sözcüğünün, kendisini yıkmak için yeter sayan bir askerin inisiyatifi vardır. Onlarla ben gurur duyarım ve onlardan biri olmakla övünüyorum.”

Sayfa 76

– Köylere gelince yolladık Paşam!
Deyince, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın fırtınalı yüzü daha çok karıştı:
– Oğlum genelgeyle devrim olmaz!

Sayfa 83:

Atatürk hemen sesleniyor:

“Vazifeni yap! Bu efendilere niçin bilet sormuyorsun?”

Yanındakiler cevap verirler.

“Paşam biz milletvekiliyiz. Tren bileti almayız. Parasız seyahat ederiz.”

Atatürk hayretle şöyle der:
“Bu ayrıcalığı hiç beğenmedim. Çok ayıp ve acayip bir kaide!..”

Sayfa 87:

Salih Bozok anılarından:

İzmir, 10 Eylül 1922

Amiralin benzi kül gibi olmuş:

“İngiltere Hükümeti’nin tebaasını her yerde koruma hakkı, devletler hukuku teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz…”

İşte o zaman Mustafa Kemal Paşa’nın tepesi iyice atmış:

“Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş olmalısınız! Türk ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi, limanı (o dönemde İngiliz donanması İzmir limanında bulunmaktaydı) boşaltacak güçtedir de… İsterseniz, Türk’e ihanet eden tebanızın ve azınlıklarınızın adaletten kaçan sefillerini geminize doldurabilirsiniz! Donanmanızın da en kısa sürede limanı terk etmesini istiyorum.”

Sayfa 100:

“Satın alınmayan adam…”

Salih Bozok’un anılarından:

Mustafa Kemal Paşa, geçen dünya harbi başladığı zaman Türk ordusunda alman general ve subaylarına mühim mevkiler verilmesinin aleyhinde bulunmuştu. Alman Mareşali Falkenhayn, bu gibileri itirazdan vazgeçirmek için çeşitli çarelere başvuruyordu. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa’nın yedinci ordu kumandanlığına hareket edeceği günün gecesi, İstanbul’da Akaretler’de 74 numaralı eve Alman Mareşali’nin Karargahı’nda memur olan bir Türk Kurmay Subayı ile genç bir Alman Subayı geldiler.

Ufak sandıklar içinde bazı şeyler getirdiler. Mustafa Kemal sordu:

– Bunlar nedir?

Alman subay cevap verdi:

– İstanbul’dan ayrılıyorsunuz; size Mareşal Falkenhayn bir miktar altın göndermiştir.
– Bu paralar bana yanlış geldi. Ordunun levazım reisliğine gönderilmesi lazımdı.
– Efendim, o da başka…

Mustafa Kemal paranın ne kadar olduğunu anladıktan sonra, Alman Subayı’nın önünde, onları teslim aldığına dair senet imzaladı. Fakat Alman Subayı bunu kabul etmedi. O zaman Mustafa Kemal, Türk Subayı’na emretti:

– Bu zabit bilmiyor, senedi alsın. Mareşale versin ve siz de paraları gelip alması için Levazım Reisliği’ne haber gönderiniz…

Birkaç ay sonra Atatürk Yedinci Ordu Kumandanlığını vekil olarak Ali Rıza Paşa’ya bırakmış, ayrılmıştı; altınları da ona teslim ederek makbuz almıştı. Bu makbuzu iki yaverine verdi ve emretti.

– Mareşal Falkenhayn’e gidiniz; kendisini görünüz; bu makbuzu vererek benim imzamın bulunduğu kağıdı ondan alınız!

Mareşal Falkenhayn yaverine şöyle dedi:

– Mustafa Kemal Paşa’ya böyle bir para verdiğimi hatırlamıyorum; bende imzalı senedinin bulunduğunu da bilmiyorum. Bunun için Ali Rıza imzalı kağıdı da kabul edemem, dedi.
Mustafa Kemal Paşa şu haberi yolladı;

– Verdiğiniz altınlar olduğu gibi duruyor; onlar için size senet verilmiştir. Sizde böyle bir senedin bulunmayışı altınları yok edemez. Vesikayı kaybetmiş olabilirsiniz; o halde verdiğiniz altınları size iade edeceğiz; aldığınıza dair siz bize makbuz veriniz! Ben altın için memleket menfaatleri hakkında müsamaha gösterecek insanlardan değilim. Paralarınız duruyor, fakat onlardan daha kıymetli olan Mustafa Kemal imzası sizde kalamaz!

Sayfa 102:

Mazhar Müfit Kansu’nun anılarından:
Mustafa Kemal Şıh’ı yanına çağırır ve şöyle der:

Atatürk Şıh’ı yanına çağırır ve;
– Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir Sunu rica etsem de en azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan der ve eliyle de boyun altı hizasını gösterir

Şıh; “Emrin olur Paşam” diyerek yerine çekilir

Aradan zaman geçer, bir aksam Atatürk Amasya’daki Şıh’ı hatırlar ve Vali’yi telefonla arayıp durumu sorar. Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte, Şıh’ın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını aksine kimselere el sürdürmediğini anlatır.

Mustafa Kemal telefonu kapatır, kağıdı kalemi eline alır ve az sonra nazırını çağırıp, yazdığı yazıyı Amasya Valiliği’ne tebliğ etmesini ister.

Ertesi gün Amasya’dan bir haber gelir ki, Şıh Efendi, Ata’yı görmek üzere Ankara’ya yola çıkmış.

Şıh gelir, Ata’nın karsısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı bir tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet bastan sona değiştirilmiş, bambaşka bir görünüme bürünülmüştür.

Mustafa Kemal’in mesai arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve Ata’ya sorarlar:

– Aman Paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız?

Mustafa Kemal gülümser, sonra da yanındakilere dönüp şöyle der:

– Dün aksam Amasya Valiliğine bir yazı gönderdim ve Şıh’ı Afyon’a vali atadığımı bildirdim.
Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp Nazırı’na (Bakanına) bu yazıyı da Şıh’a vermesini söyler.

Yazıda söyle yazmaktadır;

– İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım.

Sayfa 106:

“Mutsuz lider…”

Damar Arıkoğlu’nun Anılarından:

Bir akşam sofrasının hararetli bir döneminde Mustafa Kemal, kişisel özgürlüğünün birçok bölümlerinden yoksun bırakılması acısını hüzün dolu sözlerle şöyle anlattı:

– Şimdi siz buradan ayrılır, istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız. Benim gözümde bunun ne büyük mutluluk olduğunu bilemezsiniz. Halime bakın, sahip olduğunuz bu özgürlükten yoksunum, cumhurbaşkanıyım ama köşeye atılmış ve özgürlüğü sınırlı bir insanım. Bütün eğlencem, akşamları soframa topladığım arkadaşlara ayrılmıştır. Haydi şimdi buradan ayrılıp bol bol dolaşın, istediğiniz yerlere girip çıkın, arzu ettiğiniz gibi eğlenin. Ben de bunun hayaliyle avunurum.

O akşam hepimiz masadan erken ayrıldık.

Sayfa 107:

Falih Rıfkı Atay’ın Anılarından:

Mustafa Kemal realist bir liderdi. Lekelemelerin politika kadrosunu nasıl daraltacağını ve kendisini bir avuç partizan takımı elinde bırakacağını düşünerek, açıkça bir suç işlemiş olanlar dışında yalnız kişisel değerlere saygı gösterdi. Sicil yoklamalara rağbet etmedi.

Bir gün bana şöyle demişti:

– Kuva-yı Milliye’ye inanmayanlar da inananlar kadar haklı idi.

Sayfa 121:

Mustafa Kemal Paşa’nın tercümanlığını yapan Robert Kolej Türkçe Bölümü

Öğretmenlerinden Hüseyin Pektaş’ın anılarından:

Mustafa Kemal Paşa, Amiral Bristol’e, General Harbord’a konuşmasını anlatıyor ve diyordu ki:

– General bana sordu; pek iyi… Bu kadar büyük işe girişmek istiyorsunuz, girişiyorsunuz da… Paranız var mı? Bütçeniz nerede, ne kadar ve nedir? Bu parasızlıkla, bu araçsızlıkla işe girişmek, yurdu daha kötü bir sonuca sürüklemek değil midir? Bu sorumluluğu nasıl oluyor da üzerinize alıyorsunuz?

Ben ise şöyle cevapladım:

– Sorduklarınızın hepsi doğrudur. Ama yapacak başka ne iş vardır?
Mustafa Kemal Paşa sinirlenmişti. Elinde oynadığı tespihi kuvvetlice çekiştirince, ip koparak tespih taneleri yere dağılır. Eğilerek o taneciklerden birkaçını biraraya toplar ve ipe dizer. General Harbord’a bakarak sözüne devam eder:

“Görüyorsunuz General!.. Bu ip kopmuştur ve taneler dağılmıştır. İşte ben, şimdi yaptığım gibi o taneleri birer birer toplayacağım ve tekrar bu ipin üzerinde biraraya dizeceğim. Bu dağılanı toplarsam ben toplarım. İşte görüyorsunuz, zaten dağılmış. Öldürürsem ben öldürürüm. Yabancı elinde öleceğine, evlâdının elinde can versin. Fakat ben onu öldürmem. Toplayacağım, bir araya getireceğim, yeniden kuracağım.”

Sayfa 125:

Tarih: 30 Aralık 1919

Yer: Ankara

Özel Kalem Müdürü Mazhar Müfit Kansu’nun anılarından:

Temsilciler Heyeti Sivas’tan Ankara’ya kadar gelmişti ama üyelerin ceplerinde on para kalmamıştı. Bir de geçinmek, para meselesi yine bizi sıkmaya başladı:

“Ekmekçiye bile verecek paramız kalmamıştı.”

Sayfa 149:

“Kurtuluş Savaşı ordumuzun bir numaralı askeri..?”

Tarih: 19 Mayıs 1919

Yer: Samsun

Gazeteci Burhan Cahit Morkaya’nın anılarından:

Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. O’na sordu:

– Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?

Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar’daki Komutanını çelik yay gibi selamladı.

– Söyle niçin ağlıyorsun?

İç Anadolu’nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:

– Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er’in omzuna elini koydu:

“Üzülme çocuğum. Gel benimle!”

Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu. O andan itibaren Kurtuluş Savaşı’nın Ordusu kurulmaya başlamıştı bile.

Sayfa 180:

“Yıllar sonra yine aynı yerde!..”

Nokta.

3 Nisan 2018
Hayrullah Mahmud

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin

181,555BeğenenlerBeğen
80,273TakipçilerTakip Et
3,552TakipçilerTakip Et
7,662TakipçilerTakip Et
41,600AboneAbone Ol

Kaçırmayın

Alaturka Online sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et