HITLER’I, ISRAIL’E BASBAKAN YAPMAK ILE FATIH ALTAYLI’YI SABAH’A GENEL YAYIN YÖNETMENI YAPMAK ARASINDA BIR FARK VAR MI?!
Sabah’in çiçegi burnunda genel yayin yönetmeni Fatih Altayli, “Yazarlar ve veda” basligini tasiyan bugünkü yazisinda, okurlari ile su düsünceleri paylasmis:
Bu hafta iki yazarimiz Sabah okurlarina veda etti. Degerli Ömer Lütfi Mete ve Sevgili Ilker Sarier. Biliyorsunuz, “Muhabirlige önem verecegimi” söylemistim. Benim için yazarlar önemli ama muhabirler de çok önemli.
Muhabirlerimizin ürünlerini daha iyi degerlendirebilmek için bazi yazarlarimizla yollarimizi ayirdik. Burada tek bir kriterim oldu:
“Okunma oranlari.”
Bunun için somut verilerden yararlandik ve bu karari aldik. Eger bu somut veriler benim yazilarimin okunmadigini ortaya koysaydi, ben yazmayacaktim.
Ve bir gün böyle bir durum ortaya çikarsa bunu uygulayacagimdan emin olun. Ve eger o gün gazeteyi ben degil de, bir baskasi yönetiyorsa benim için bu karari almaktan çekinmesin.
Yollarimizi ayirdigimiz her iki çalisma arkadasima basarilar diliyorum.
Ilker zaten Takvim’de yazmaya devam edecek. Yani uzagimizda degil. Bu arada yazarlarimizin veda yazisi yazmalari da okurlarin ilgisini çekmis.
Dogru, genelde Babiali’de buna pek izin verilmez.
Ama yillarca bu gazeteye emek vermis, bu gazetede okurlariyla bulusmus dostlarimiza bir veda imkâni vermesek, terbiyesizlik yapmis olurduk.
Ne okurlarimiza, ne de çalisma arkadaslarimiza böyle bir sey yapmaya hakkimiz var.
HITLER’DEN ALTAYLI’YA
Öncelikle…
Altayli’ya, eski Sabah çalisani ve okuru olarak, bu zarif açiklamasi için tesekkür ederim.
Yalniz birkaç hususun altini çizmeden geçemeyecegim.
Fatih Altayli, bence, yazar operasyonu yapmadan önce, kendisini Sabah okurlarina kabul ettirmesi gerekirdi.
Eskiler tesbihte hata olmaz derler.
Zaten, bir yönü ile Altayli’nin, Sabah’a genel yayin müdürü olmasi demek, Hitler’in Israil’e devlet baskani olmasini istemek gibi bir seydir!
Her iki taraf için de kabus gibi bir sey!
Bu basin tarihine geçecek, “olabilemez” yönetim tasarruflarindan biridir.
Ama Turgay Ciner, “ben patronum” dedi ve yapti.
Ne diyelim:
Hayirlisi olsun.
Hülasa, Altayli, “yazarlar operasyonu” yapmadan önce Sabah’la kavgali bir gazeteci olarak, hem eski çalisanlara, hem de gazetenin okur kitlesine kendisini kabul ettirmeliydi.
Farki anlatmali ve göstermeliydi.
Yalniz, çiçegi burnunda genel yayin yönetmeni bu esigi atladi!
Basbakan Erdogan ve Serencebey’de mukim tanidiklarina yaslanma kolayciligina kaçmayi tercih etti.
Taze bir genel yayin yönetmeni olarak, yaptigi ilk hamle ile de “geçmisi yok sayma” üzerine kurulu bir yönetim anlayisinin sinyallerini verdi.
Yazik!
Geçmiste kendisi hakkinda, eski yazilarindan yola çikarak, yorumlar yazan çok degerli bir meslektasimizin, usta bir kalemin, “az okunuyor” gerekçesi ile kösesini kapatti.
Bunun adi “az okunma” degil, kin gütmedir!
Madem öyle ise elindeki listeyi açiklamasi gerekmez mi?!
Böyle ucunu gösterip kaçmakla olmaz.
Aksi halde köseleri kapatilan o iki yazar töhmet altinda kalmis olur.
Çünkü Sabah’in yaptigi arastirmaya göre iddia ile söylüyorum Ilker Sarier, Fatih Altayli’dan daha çok okunuyor.
Zaten aksi bir durum da düsünülemezdi!..
Neticede burasi Sabah, Hürriyet degil!
Varolan gerçegi çarpitmak, insan zekasi ile alay etmek olur.
BURASI SABAH
Ilk çiktigi dönemden bu yana yakindan takip ettigim, gazetenin zirve yöneticisi Zafer Mutlu’nun,”Bizim Sabah’ta ne yaptigimizi en iyi Hayrullah Mahmud bilir” dedigi, eski bir Sabah’çi olarak, yeni genel yayin yönetmenine naçizane birkaç tavsiyem olacak:
Sabah, degisimin öncüsü, elindeki ile yetinmeyen, sinif atlamayi siar edinmis bir gazetedir. Okur profili ve ilan baglantilari da, bu denge üzerine kuruludur.
Bunun böyle bilinmesinde fayda var!
Usta kalem Ilker Sarier üçüncü sayfaya çok yakisir.
Yeni Asir’dan bu yana yazilarinin tiryakisi oldugum Yilmaz Özdil, esprili kalemi ile göbek sayfada sik durur.
Yazar Fatih Altayli’nin yikilmayi bekleyen gökdelenler gibi, misyonunu tamamlamis kösesini de tek parça olarak, eski genel yayin yönetmeni Ergun Babahan’in yazi alanina tasimakta fayda var.
Çünkü Altayli’nin, Sabah’a tasidigi köse Hürriyet’teki kösesiydi.
Ama burasi Sabah!
O köse Hürriyet’te kesip biçerken etkiliydi, süt dökmüs kedi gibi duran andamiyla Sabah’ta degil!
Bu arada dergicilerle dergi yapilir, gazeteciler ile de gazete çikarilir.
Ergun Babahan zamaninda gazetenin içi dergiciden geçilmez olmustu.
Önemle hatirlatirim.
Ki…
Türk basininda meslegin dogasi geregi, hiçbir zaman muhabir sorunu olmamistir.
Her dönemde, alttan hep hirsli, inançli iyi haberciler gelmistir.
Genç gazetecileri, usta haberciler yetistirdigi sürece de bir sorun yok.
Türk medyasinin su anki en büyük sorunu, “genel yayin yönetmen”leri sorunudur.
Fatih Altayli, muhabirlerin düsük maasini yükseltip, çalisma kosullarini iyilestirmeyi kafaya koyduysa, bu çiçegi burnunda bir genel yayin yönetmeni olarak, verecegi bir talimata bakar.
Yalniz Ilker Sarier gibi hayati boyunca hiç yüksek ücret almamis bir yazar, töhmet altinda birakilip, sanki ondan elde edilecek gelir ile muhabirlerin çalisma kosullari iyilestirilecekmis gibi bir hava verilirse, bu hiç dogru bir tespit olmaz.
RODEO ZAMANI
Ve…
Son olarak…
Hürriyet, Sabah, Milliyet gibi gazetelere genel yayin yönetmeni atamak, bir ordunun basina komutan atamaktan farksizdir.
Çünkü genel yayin yönetmenleri, genelde Basbakanlar gibi halk tarafindan seçilerek gelmezler.
Ya patron ya o patronun baglantili oldugu siyasi iktidar ya da bir istihbarat servisi tarafindan atanirlar.
Dogal olani, bileginin hakki ile gelmektir.
Zira, gazete yönetmek, rodeo yapmak gibidir.
Bu meslekte basarili oldugun, okuyucu ile bulustugun, tiraj ziplatmalari yaptigin sürece, eger bir yerlerden icazetli degilsen atin üstünde kalabilirsin!
Aksi halde at, her zaman, kendisine hükmetmeyi beceremeyen jokeyi üstünden atar.
Bu bakimdan Fatih Altayli, Sabah’ta yönetici olarak aldigi ilk kararda, kalici degil gidici oldugunun altini çizmistir.
Canindan, can almistir.
Uzlasmaci degil, kinci bir yönetim anlayisinin sinyallerini vermistir.
En iyi “ombudsman” okurdur.
Altayli, okurdan sert tepkiler almaya devam ettikçe, ki aliyor, ne dedigimi daha iyi anlayacaktir.
Ötenazi yasal olmasa da, kisisel karardir!
Bu karara saygi duymasam da, hayirlara vesile olmasini temenni ediyorum.
Sonsöz: Ben Altayli’nin yerinde olsaydim, yine de onun kösesini kapatmazdim. Aramizdaki farki hem okurun görmesi için, hem kendisine hem de kendime bir sans tanirdim!
Sevgiler
Hayrullah Mahmud